R. Bülend Kırmacı'nın 1 Şubat 2023 tarihli yazısı: En Büyük Virüs Vahşi Kapitalizm

YA UYGARCA HESAPLAŞMA YA DA 3. DÜNYA SAVAŞI

Bir salgın geldi, dünyayı sarstı. Üretim kapasitesi geriliyor, işsizlik artıyor, enflasyon yükseliyor; tedarik, depolama, sevk, dağıtım zincirleri kırıldı, tahıl dâhil besin açığı giderek büyüyor. Tüm bunlar, açlığın, yoksulluğun, savaşların ve doğal kaynakların ve çevrenin sömürüldüğü, yıkıma uğratıldığı dünyayı, giderek yaşanmaz hâle getiriyor…

Bu tablonun başlıca nedeni vahşi kapitalizmdir. 80’lerden sonra yeni liberal anlayışının hemen tüm coğrafyalarda açıktan ve zımnen iktidar olmasıdır. Yani bir salgın olmasaydı da, mevcut işleyişiyle dünyanın gittiği yol, yol değildi… O nedenle ‘En büyük virüs, vahşi kapitalizmdir!’ demek yanlış olmaz. Yanlışlarımızı düzeltmek içinse cesur olmak zorundayız. Nitekim “gelişmiş” ülkelerde de bu yönde bir muhasebeleşme başladı.

O arada siyaset üstü denecek bir kıvamda insancıl bir dünyayı arayanlarla, mevcut sömürü ve vahşi düzeni arkalayanlar adı konulmamış bir çatışma içindeler.

Bu çatışma bir yerde sağlıklı. Çünkü böyle bir “hesap açılmazsa” bu karmaşa ve bilgi çarpıtıcı ortam üzerinden dünyamız 3. büyük bir savaşa daha kestirmeden sürüklenebilir. Böylesi bir “dünya” ise herkes için kafadan bir 100 yılın kaybedilmesi anlamına gelecektir. Bunu bir yana bırakalım ve Batı’dan gündeme gelen yeni bir değerlendirmeyi paylaşalım. Sağduyu kazansın diyerek!

BÜYÜME FAKİRİN TESELLİSİ; İŞ, DURGUNLUĞA GİDİYOR

İngiltere’nin The Guardian gazetesinin internet nüshasında 10 Ocak 2023 günü Phillip Inman imzalı bir haber-yorum, yaşamakta olduğumuz şu çılgın çağı epey sarsıcı biçimde irdeliyor ve bunu yaparken Dünya Bankası verilerinden de yararlanıyor. Gerçekte Batı kapitalizminin merkezindeki bir yayın organı, bu haber-yorumuyla, bilerek-bilmeyerek vahşi kapitalizmi mahkûm ediyor…

İlk tespit şu: 1990’ların başından beri dünya böylesine düşük bir büyüme dönemi yaşamadı! Yalan mı? Doğru… Bugün %2 ve %3’ler düzeyindeki bir büyüme bile sevinçle karşılanıyor. Fakat öyle bir “büyüme” ki; gelir dağılımı çarpıklığıyla, işsizlikle, yetersiz istihdam ve eksik üretimle kuşatılmış, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan bir büyüme… Bizde ve gelişmekte olanlarda görüldüğü gibi turizmden, net hata/noksandan, ithalattan beslenen, ekonomiye, üretime dönmeyen, halkın refahına katkı yapmayan bir büyüme!

İster salgınla kırılan tedarik zincirinden kaynaklansın, isterse emekçiyi boğan, emek gelirlerini eriten zincirin boğazımızı sıkmasından kaynaklansın, gerçek sonuç budur!

Bu vahim tabloya bir ekleme daha yapıyor İngiltere gazetesi: Ukrayna’daki durum gitgide kötüleşiyor ve küresel durgunluğu besliyor, diyor. Bir başka gerçek de bu, ancak bunda Batı’nın dahli ve kışkırtıcılığı Rusya’nın tavrından çok daha belirleyici olmuştur, işte bunu “atlıyor” gazete…

İNSANLIKTAN YANA KURUMSALLAŞMA

Eğer AB, ABD ve Çin, borç verme kapasitesini genişletmeye ikna edilemezse, dünyanın motoru duracak gibi bir kaygı da ifade ediliyor yazıda... Dünya Bankası ve “kardeşi” IMF yeni borç mekanizmaları ve kaynakları arayışı içinde… Burada atlanan olgu ise borç ve faizin zaten yoksulluğun asıl nedeni olduğu…

Dünya ekonomisini revize etmek için silahlanma ve siyasetini yenilemek zorunda.

İşi bir yerden tutmak yetmeyecek besbelli. Hakça bir ekonomi için silah gücünü kullanan haksızların hukuk açısından aklanmasının önüne geçmek gerek. Bu bir yerde Dünya Bankası ve IMF’ye alternatif kurumların gereğini bir kez daha ortaya çıkartıyor, bir başka anlatımla Birleşmiş Milletler, insan hakları örgütleri, insanlığa karşı işlenen suçlara dair uluslararası yargılama sürecinin temsilde ve yönetimde daha adil yapılanmasını gerektiriyor… Nitekim işi sadece ekonomiden tutan gazete şöyle devam ediyor: “Savaşlar, kıtlıklar ve iklim acil durumu, enflasyonu körükleyen gıda kıtlıklarını ve enerji fiyatlarındaki artışları tetiklemeye devam edecek. Uzun süre sıfıra yakın olan faiz oranlarının hızla yükseleceğinden kaygı duyuluyor.” deniyor… Bence siyasete el atamayanlar ekonomide ötenazi yapmaya mahkûm olacaklarını teyit ediyorlar.

GELİŞEN ÖTENAZİ, GELİŞMEKTE OLAN HARAKİRİ YAPSIN!

Fakat aynı “pasif yaklaşımla” gelişmekte olan ülkelere de öğütler veriliyor adeta. Onlara da harakiri yapmak kalıyor belki de… “Gelişmekte olan dünya hükûmetlerinin karşılaştığı en büyük ters rüzgârlardan biri, borç maliyetlerindeki artıştır. Borçların çoğu dolar veya avro cinsinden olduğundan, ABD Federal Rezervi ve Avrupa Merkez Bankasının agresif faiz oran artışları önemlidir. Borç ödemelerinin bu yıl hükûmet gelirlerinin ortalama %30'undan fazlasını oluşturması bekleniyor.” Bunu kime söylüyorlar biliyor musunuz: Sahra Altı ve Afrika’nın borç faizi için 63 milyar sterlinden fazla para ödemek zorunda kalan 76 ülkesine ve diğer tüm gelişmekte olanlara söylüyorlar… Yani yine işin köküne inmek yok, sadece durum tespiti var… Oysa şunu demeli: Bir defaya özgü olarak dünyanın borçlu ülkelerinin tüm borçlarının yarısı affedilmelidir.

VAHŞİ KAPİTALİZM KENDİ EVİNDE KENDİ HALKINI VURUYOR

Tüm bu yukarıdaki tespitleri yapanlar kendi ülkelerinde de saadet zincirinin dağıldığının, “güneşin battığının” farkındalar… Nitekim bankalar “güçlenirken”, büyük sermaye “semizlenirken”, “paradan para kazanılırken”, sanal parayla yeni ve uyduruk alanlara yoğunlaşılırken, diğer yanda, evsizlik, uyuşturucu, sağlık ve eğitim hizmetlerinin sosyal devlet sorumluluk alanının dışına çıkartılması, kendileri yani gelişmişler yani yukarıdaki satır aralarında “sorunları tespit edip”, iş çözüme gelince etrafında dolaşanlar için geçerli…

Toplu bir cinnet hâli, topyekûn bir ricat, total bir çürümüşlük söz konusu bugün… Bunun başlıca nedeni de vahşi kapitalizm denilen patolojik hâlin son kırk yılın dünyasını tarumar etmesidir ki, bu durum; önceden buharın, demirin icadıyla kıtasal sömürüye, atölye tipi üretimle ülke içinde emeğin ezilmesine ve tüm bu süreçlerde toprağın beylerinin, ilahi güç atfedilen çevrelerin iş birliğiyle insanların yüzyıllarının çalınmasına denk bir durumdur…

20. yüzyıl 2 büyük savaşla, 21. yüzyıl ise vahşi kapitalizm ile insanlıktan çalınmıştır

Dolayısıyla önümüzdeki savaşım, insancıl bir dünya isteyenlerle, dogmatik kalıplar, sekter ideolojiler, yabancı düşmanlığı, etnik-dini kimlikle kışkırtılan çatışmalar ekseninde sömürünün devam etmesini dileyenler arasında olacaktır…

İnsanlar ile “insanlık düşmanları” arasındaki büyük savaşımda, yüce Tanrı’nın birincilerden yana olacağına imanım tamdır!

Tabii insancıl bir dünya için dillendirilecek aşağıdaki gibi somut öneriler daha da geliştirilebilir:

  • Tüm devletlerin borcu yarı yarıya affedilmeli
  • Hükûmetler bütçeden eğitime, sağlığa en az %20 ayırmaya mecbur edilmeli
  • Çevreyi kirleten ödemeli. Bir ceza fonu oluşturulmalı. Elde edilen para çevreye harcanmalı
  • Çocuk iş gücünün ürettiği her türlü mal ve hizmetin arzı yasaklanmalı
  • Gıda kalitesi ve besin güvenliği ile ilgili uluslararası önlemler alınmalı
  • Nükleer, biyolojik silah denemeleri yasaklanmalı. Deneme yapan ceza parası ödemeli
  • Bankalar sistemi hamiline yazılı taşınır değerleri kabul etmemeli
  • BM Ekonomik ve Sosyal Güvenlik Konseyi işlevselleştirilmeli