Kadriye CİRİTCİ'nin 19 Aralık 2023 tarihli yazısı: Gül
Mitolojik öykülerde, tanrıların el ele verip yarattıkları söylenen gül, Afrodit’in en sevdiği çiçeklerdenmiş. Bir gün bir tane gülü oğlu Eros'a hediye etmiş, Eros da aynı gülü Sessizlik Tanrısı Harpocrates'e vermiş ve böylece gül, “sevginin”, “sessizliğin” ve “gizliliğin” sembolü olmuş. Çoğu gül türünün ana vatanı Asya'dır. Daha az sayıda türleri Avrupa, Kuzey Amerika ve Kuzeybatı Afrika'da yetişir. Yani anlayacağınız, gülün tarihi, insanlığın tarihinden önce başlıyor, hem de milyonlarca yıl önce. Colorado’daki Florissant fosilleri incelendiğinde, gülün yaşı 40 milyon yıl olarak saptanmış. Moleküler biyologlar, yaptıkları DNA incelemesi sonucunda gülün yaşını 200 milyon yıl kadar geriye götürmüş. Yazılı tarihte güle ait ilk kayıtlara, 5 bin yıl önceki Mezopotamya kil tabletlerinde rastlanmış. Babil’in Asma Bahçeleri’nde yetişen güllerden gül yağı ve gül suyu yapılırmış. Fenikeliler, büyük kanallar içerisinde gül suyu üretmiş.
Mezopotamya’dan sonra gül, Girit’te, Knossos Sarayı’ndaki M.Ö. 1600’lerden kalma bir duvar freskinde karşımıza çıkıyor. Eski Mısır’da gülü tanımlayan en eski hiyeroglif, M.Ö. 1400 yılına ait. Ünlü Hekim Hipokrat, gül yapraklarını uterus ve deri hastalıklarının tedavisinde kullanırmış. Baş ağrısında başın etrafına sarılan gül çelenkleri, göz sorunlarına ezilmiş gül yaprakları, öksürüğe ve mide rahatsızlıklarına gül çayı dertlere şifa olmuş. Orta Çağ ve Rönesans dönemlerinde gül, depresyonun tedavisinde kullanılmış. Gül kokusunun frekansı 320 MHz’dir. Bu koku metafiziksel ve fiziksel alanlarda birçok fayda sağlamaktadır. Tüm kokular içinde en fazla titreşim yayan gül; sevgiyi, saflığı, bir olmayı, beden-ruh- zihin bütünlüğünü simgeler.
Evrende sevgiden güçlü bir şey yoktur. En etkili şifa frekansı, sevgidir. Ülkemizde, Isparta’da gülcülüğün binlerce yıl gerilere giden, eski, köklü bir tarihi yoktur. Isparta gülcülüğü, en çok 150 yılı bile geçmeyen bir tarihe sahiptir. Daha gülcülük Isparta'da bilinmez iken Burdur, Denizli, Çal yörelerinde gül tarımının yapılmakta olduğu bilinmektedir. Güller yaygın olarak güzellikleri ve kokuları için yetiştirilir ve birçok toplumda kültürel öneme sahiptir. Park ve bahçelerin süslenmesinde kullanıldığı gibi odaları, balkon ve terasları süsler. Dile gelmeyen pek çok şeye nazaran güllerin bir dili vardır.
Konuşturalım ve dile gelsin güller. Buyurun bakalım:
Kırmızı gül, seni seviyorum demenin en kolay ifade biçimidir. Aşkı, cesareti, saygıyı, tutkuyu temsil eder.
Beyaz gül, büyük aşkınızı anlatabileceğiniz gül çeşididir. Masumiyeti, temiz duyguları, saflığı temsil eder.
Pembe gül, aşk ve zarafetin simgesidir.
Turuncu gül; cazibeyi, tutkuyu, büyüleyici güzelliği temsil eder.
Lavanta rengi gül; “Bir bakış baktın, kalbimi yaktın…” Tam da işte böyle. İlk görüşte aşkın rengini ifade eder.
Mercan rengi gül, hasretlik çekenler için özlemin ve arzunun temsilcisidir.
Mavi gül, eşsizliği ve ilahi aşkı temsil eden çok özel bir güldür. Biricik, tek aşkınız içindir.
Gülleri de dillendirdiğimize göre artık seçim sizin. Küçük bir tavsiye: Evlerinizde mutlaka gül kokusu olmalı ya da içinde gül bulunan gıdalar tüketebilirsiniz. Mis kokusu size enerji verecek, kötü enerjilerden koruyacaktır.
Gül ver, gülümsetiver. Sevgiyle kalın efendim.