EYLEM ESEN ARABACI'nın 27 Ocak 2024 tarihli yazısı: Hermann Hesse'nin Akıcı Kitapları Üzerine Kısa Bir Sohbet
Alman edebiyatının usta kalemlerinden Hermann Hesse, neredeyse okuduğum her kitabında beni derin düşüncelere iten bir yazar olmuştur. Yazarın eserleri, sadece bir hikayeden ibaret değil çünkü. İnsanın okurken aynı zamanda varoluşsal sorgulamalara sokan, insanı ruhun derinliklerine doğru bir düşünce serüvenine çıkaran eserelerdir.
Özellikle akıcı anlatımı ile hiç sıkılmadan ve hızlı bir şekilde okunan kitapları, o akıcılığın getirdiği hızlı bitimle birlikte “Of keşke bu kadar hızlı okumasaydım!” hissi getiriyor insana. Çünkü o akıcılık kitabı hemen okumaya sebep oluyor ve karakterin iç dünyasında yapılan yolculuğun bitişini hızlandırıyor. Ben her Hermann Hesse kitabı okuduğumda, nasıl bitirdiğimi anlamadığım ve inanılmaz etkisinde kaldığım bir hal yaşıyorum.
Hesse'nin romanlarında çoğu zaman kendimi hemen buluyor ve karakterlerin iç dünyalarına kolayca dalabiliyorum. "Siddhartha," "Steppenwolf," “Bozkırkurdu” ve "Narziss ve Goldmund" gibi eserleri, akıcı diliyle okuyan insanı adeta içine çeken eserler mesela.
Herman Hesse’nin kitaplarında, insanın kendini arayışı, ruhsal evrimi kişisel keşifler sıklıkla işlenir. Yarattığı karakterleri, insanın karmaşık doğasını anlamaya ve kabullenmeye çalışırken, okuyucuyu da kendi iç dünyalarına doğru bir yolculuğa çıkarır. Üstelik kitaplarındaki derin felsefi ve psikolojik düşünceler ise insanın iç dünyasına ışık tutar…
Özetle Alman edebiyatının bu altın kalemli yazarını okumayı hepinize öneririm. Çünkü Hesse’nin kitaplarını okuyarak, sadece bir edebi deneyim değil, aynı zamanda bir ruhsal keşif yolculuğu da yaşamış olursunuz.