R. Bülend KIRMACI'nın 19 Kasım 2024 tarihli yazısı: Hızlandırılmış Tren

Yıllar sonra bir hafta için Ankara'dan İstanbul'a gitmek durumunda kaldım.

Ay sonundaki göz ameliyatıma kadar, gözlerimin tüm gücüyle yeni kitabıma burada şekil vereceğim.

Dokuzuncu kitabım, umarım toplumun önemli bir eksiğine dokunacak!

Her neyse konumuz başka ve sadede gelelim...

Bindik Yüksek Hızlı Trene...

Gerçekten iyi bir yatırım ve Cumhuriyet'in demiryolcu anlayışıyla bağdaşıyor;

Saate ortalama 250 km hızla yol aldı trenimiz…

İnsan iki konuya takılıyor:

Daha fazlasını yapmalıydık ve gelişmiş ülkeler 350 hatta 450 km hızlı çok sayıda yük ve yolcu taşıyan trenler yapmış bulunuyor;

Bu hesapça bizimkisi Yüksek Hızlı değil de "Hızlandırılmış" Tren niteliğine bürünüyor.

Yine de buna şükür...

"Daha hızlı Daha çok" diyorum ve devam ediyorum:

Kadıköy'ün en bilinen caddelerinde gördüğüm manzara şu:

Dükkan dükkan: Süpermarket, Otomobil Galerisi, Mobilya Dekor Mağazaları, Lüks Klinikler ve besbelli "pahalı" muayenehaneler, kedi ve köpek maması satan dükkanlar, küçük büyük pastane ve yemek yerleri...

Tıpkı Hızlandırılmış Tren konusunda olduğu gibi, burada da bir aksama var;

Lüks içinde yavaşlatılmış bir hayat, tek tip alışkanlıklar, yapay bir sakinlik...

Bu tabloda, kamu yönetimi ve yurttaş olarak kalkınmayı ve uygarlığın nimetlerini yanlış anlamış gibiyiz.

Kentlerin birbirine, o arada yurttaşın kentine bağlanması açısından çağdaş olanla aramızda elli yıl fark var.

Kalkınma AVM değil Atölye; Lüks araba değil Toplu Taşıma ve yiyip içme değil, kitabevi, tiyatro ve klasik müzik salonu ister.

Evet, İstanbul bunları düşündürdü bana...

Severek döneceğim Başkent’e ama asıl yerim Batı Karadeniz sanırım...

Bilmem siz ne dersiniz?