Sedat SADİOĞLU'nun 24 Ağustos 2023 tarihli yazısı: İlahi Bilinmeyenler -2-

Gören Göz – 30/1: Kıyamet ve Sonrası 

Kıyamet sırasında ve sonrasında yaşanacak olaylar, (ayetlerde belirtildiği üzere) şöyle gerçekleşecektir;

- Önce, kıyamet sesi (çığlığı) gelir (Sur borusuna üflenir).

- Ogün insan kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar. İşte o gün, onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi (telâşı) vardır.

- Ogün birtakım yüzler vardır ki, pırıl pırıl parlar. Gülerler ve sevinirler.

-“Ogün nice yüzler de vardır ki, toz-toprak içerisindedirler. Onları bir siyahlık bürür. İşte onlar, kâfirlerdir, günaha dalanlardır!”  (Abese, 38.- 42. Ayetler) 

Diğer alametler de şunlar olacaktır;

-  Güneş dürülüp karartılır. 

-  Yıldızlar bulanıp söndürülür (uzaklaştırılır).  

-  Dağlar yürütülür ve yeryüzü dümdüz olur. 

-  Gebe develer salıverilir.

-  Yabani hayvanlar bir araya toplanır.

-  Denizler kaynatılıp buharlaştırılır.

-  Ruhlar (bir ilahi yağmur ile bedenleriyle) eşleştirilir.

-  Diri diri gömülen kız çocuklarının günahları sorulur.

-  (Nihayetinde) Amel defterleri açılır.

-  Gökyüzü (yerinden) sökülüp koparılır (engeller kalkar).

-  Cehennem alevlendirilir ve çekerek getirilir.

-  Cennet de çekilerek getirilir.

-“(Ogün) Herkes, önceden hazırlayıp getirdiği şeyleri (amellerini) bilecektir! (hatırlayacaktır)” (Tekvir, 14. Ayet)

Yüce Allah (c.c.), biz Müslümanları amel defteri sağından ve önünden verilen kullarından eylesin…Amin!

Gören Göz – 30/2: Zaman = Allah 

Âlimler yıllarca zamanın ne olduğuna, bunun bir varlığa, bir başlangıç ve sona sahip olup olmadığına dair sorulara cevap bulmaya çalışmışlardır. 

" Zaman, ‘başlangıcı ve bağlantılı olarak da sonu olan şeyler’ için tabir edilir. Başlangıcı olan şey ise belli ölçülere bağlıdır. Allah (c.c.) ise bütün ölçü ve sınırlamaların ötesindedir! "

“ Bununla birlikte, zaman kavramını kullanırken değişmeyen sabit bir unsur vardır ki, o da bu kelimenin mekânla olan (doğrudan) ilişkisidir. Mekânın ve zamanın tamamında da Allah vardır! ”

Türkistanlı Âlim Mâtüridi’ye (k.s) göre zaman;  

“…Bugün biliyoruz ki, zaman ve mekân kavramları nisbidir. Zaman; cisim hareketlerine, mekan da; yer değiştirmesine bağlıdır, (yani bir çeşit) maddedir. Zaman, insan zihninde oluşan formlardan biridir. Allah için “zaman” diye bir kavram yoktur. Mekân kavramı için de aynı şeyleri söylemek mümkündür. Onun için zaman, (sadece) yeryüzü insanı için söz konusudur.…Bir başka deyişle, Allah’ın katında dün, bugün ve yarın yoktur. Bu tarzda bir zaman sınıflaması, sadece (ömürlü olan) insan (ve canlılar) için vardır. O halde, yüce Allah dünü, bugünü ve yarını, aynı ölçü ve oranlarda, farksız ve mutlak olarak bilir! (çünkü O yaratmıştır!)

Zaman konusu, İslâm inancında çok önemlidir. Araplar eski devirlerde (Cahiliye), yaşlılık, hastalık, ölüm, vb. birçok acıları beraberinde getirdiğinden, zamana (halk dilinde “felek”) küfür ederlermiş. Câsiye suresinin 24. ayeti de buna işaretle;

“ ‘O hayat (-ki), ancak bizim şu dünya (-daki) hayatımızdan ibarettir. Burada yaşar ve burada ölürüz. Bizi (insanları) ancak zamanın geçmesi öldürür’ derler. Bu konuda onların hiçbir bilgisi yoktur, ancak zan(-la) ve tahminle söz söylerler!” 

Zamana küfretmek, peygamberin sözleriyle de yasaklanmıştır. Peygamber efendimizin (s.a.v.) şu ünlü hadisi ile konuyu net olarak özetlemiş olacağım; 

“ Zamana sövmeyiniz, çünkü “zaman” “Allah”tan başka bir şey değildir! ” 

Burada, “Zaman = Allah’tır!” ifadesi (Allah’ın sıfatında) şu anlamlara da gelmektedir; 

“Ben, zaman, mekân (boyut) ayırt etmeksizin her yerdeyim! ”

“Ben önceden düşünüp, işleri ona göre ayarlayanım! ”     

“Ben, ebedi olarak (her daim) bâki olanım! ”  

Görüldüğü gibi; zaman, Allah ile özdeş olarak yorumlanmaktadır. 

Ek  bilgi: 

Zamanın da bir boyut olduğunu, genişlediğini ve hatta durduğunu, “izafiyet (bağıntılılık, görelilik) teorisi” ile ispatlamaya çalışan ünlü Alman Fizikçi Albert Einstein, bu sonuca, belki de Kur’an ayetlerinden esinlenerek ulaşmıştır, kim bilir! (Yazarın yorumu)

Yüce Allah (c.c.), biz Müslümanları zamanın kıymetini çok iyi bilen kullarından eylesin…Amin!  

Gören Göz – 30/3: Cenneti Arzulamak

Bir düşünün! Hz. Âdem (a.s.), özel cennetinde krallardan öte yaşam sürerken, sadece bir tek emre karşı geldiği için (eşiyle birlikte) cennetten kovulmuştur. Bizler ise, her gün belki de, yüce Allah’ın yasakladığı, hoş karşılamadığı ve istemediği hataları defalarca yapıyoruz! Her şeyin farkındayız ancak birçok şeyi umursamıyoruz! Ne zaman ölüm korkusu başlarsa, (aklımıza gelirse) veya ölüm yaklaşırsa, cenneti ise arzularız!

Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) aşağıdaki hadisi, “Cenneti temenni etme” üzerinedir;

“ Akıllı olan (Mümin), ahireti için nefsini (aklını) kullanılır. Salih ameller işler ki, öldükten sonra ona faydası dokunsun. Aciz olan kimse (ise), nefsine (içindeki şeytana) ve hevesine kapılır. Günah işlemekten sakınmaz ve bu hali ile, Allah’tan rahmet, mağfiret ve (hatta) cenneti temenni eder! ” 

(Ahiret için yatırım (ibadet, zekât, iyi işler,vb.) yapmadan, rahmet, mağfiret ve cennet temenni edilmemelidir, edilse de boşunadır!) 

Elbette ki, cenneti arzu edebiliriz. Ancak, hangi halimizle cenneti istiyoruz? Bizler, peygamberler zamanında yaşamış şanslı sahabelerden değiliz, ermiş değiliz, evliya değiliz, âlim değiliz! O halde, dünyevi yaşantımızla ve şu zavallı halimizle cenneti nasıl hak edebiliriz!

“ Ey yüce Allah’ım, nefis hesabımı yaptım, hatalarımın farkına vardım ve yaptıklarımdan pişmanım. Dosdoğru Allah yolu üzere olmak için ve sadece bağışlanmak için ümitvarım! Allah’ım (iyi ve faydalı işler yapabilmek için) bana güç ver, kötülüklerden uzak tut, zorluklar için sabır ver ve içten dualarımı kabul eyle! ”...Amin!

Gören Göz – 30/4: Bir Ayet 

Gören göz serisine, çok anlamlı bulduğum ve okunmasında da çok faydalar olacağına emin olduğum, Âl-i İmran Suresinin 139. Ayetini vererek başlamak istiyorum. Bu ayet, kazançlı çıkmanın sırlarını bizlere açıklamaktadır. Ayet, şu şekildedir;

“ Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan (sonunda yine) sizsiniz! ”

Buradan şu çıkarımları yapabiliriz:

- Müslüman her işini ciddi, plânlı, kurallarına göre ve sabırla yapar!

- Müslüman her istediğine ulaşamayabilir. Bu nedenle moralini bozmaz ve ümidinizi kesmez. ‘Belki de, o işte (olmamasından dolayı) bir hayır vardır’ der! 

- Yalnız yüce Allah’tan ister ve Allah rızası şartı ile içten çalışır ve her işini ciddiye alır!  İnancını kaybetmez!

- Hem bu dünyada başarılı ve hem de öbür dünyada (ahirette) kazançlı olacağını bilir! Ahiretteki üstünlüğün ise, yüksek cennet makamları olacağını idrak eder.”   

Destekleyici bir ayet de Necm Suresi, 39.-40. Ayetlerde şöyle buyurulmuştur; 

“İnsan için ancak çalıştığı (ve dünyada yaptığı faydalı işlerin karşılığı) vardır. Şüphesiz onun çalışması (-nın karşılığı/mükâfatı) ileride (sonsuz ahirette) görülecektir! (verilecektir!)

Yüce Allah (c.c.), biz Müslümanları yukarıdaki özelliklere dikkat eden, ahirette üstün gelen kullarından eylesin….Amin! 

(NOT: Otuzuncu bölümün sonu…)