Sedat SADİOĞLU'nun 9 Ekim 2024 tarihli yazısı: Önemli Mesajlar
Gören Göz – 87/1: Günahkârın İçten Duası
Hz. İsa (a.s.), bir gün çölden dönüyordu. Ömrünü ibadetle geçiren ihtiyar bir abidin evine uğradı. Abid, Hz. İsa’yı avluda karşılayıp hürmet etti. Günlerini günâhla geçirmiş komşusu uzaktan onlara bakıyordu. O nur insanları gördükçe içine bir pişmanlık oku saplandı ve hüzünlendi. Utanç içinde başını yere eğip, içinden “Eyvah! Aldandım, dünyayı sonsuz zannettim, iyilik adına en küçük bir kârım (bile) yok. Ey yerlerin ve göklerin yaratıcısı! Beni bağışla, bana merhamet et!” dedi.
Abid, adamı gördü ve yüreği öfkeyle doldu. Kaşlarını çatarak, “Bu uğursuz neden gözlüyor ki bizi?” dedi, “Yoksa yanımıza mı gelmek istiyor?” Kendisini bizimle bir mi görüyor? Yıkılıp cehenneme gitse, ya Rabbi!. Diriliş gününde beni bu adamla haşretme! (bir arada canlandırma!)” diye, sözlerine devam etti.
Tam bu sırada Hz. İsa’ya (a.s.) vahiy geldi;
“Kullarımın ikisinin de duasını kabul ettim. Günahkâr kulumu affedip cennetime koyacağım. Abide de söyle, duasını kabul ediyorum, o kötü (diye hor gördüğü) kulumla aynı yere koymayacak, kendisini cehenneme göndereceğiz!”
“Yüce Allah(c.c.) Müslümanları; “Hiç şüphesiz Allah, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da tastamam bilmektedir. Kesin olan şu ki; O, kendini büyüklük tutkusuna kaptıranları sevmez” mesajının bilincinde olan kullarından eylesin… Amin!” (Nahl suresi, 23. Ayet)
Gören Göz – 87/2: Peygamberimizden (s.a.v.) Günümüze Mesajlar
Aşağıda sunulan hadis, Tirmizi’den (k.s.) nakledilmiştir.
“(Ey Müslümanlar!) Dikkat edin, önünüze birçok (şeytan kaynaklı) fitne çıkacak. Onlardan kurtulmak için tek çare Kur’an’dır. Onda sizden öncekilerin halleri, sizden sonrakilerin haberleri mevcuttur. Aranızda çıkacak meselelerin hükmü ondadır. O, adaletle hüküm verip meseleyi çözer, bitirir. Kur’an ayetleri ve mesajları bir oyun ve eğlence değildir. Onun hükmünü terk eden zalimin Allah belini kırar. (İşleri ters gider.) Onun dışında doğru yol arayanı (istediği yanlış yol üzere) Allah saptırır. O, Allah’ın kopmayan sağlam ipidir. O, en güzel zikir ve öğüt kitabıdır. O, dosdoğru bir yoldur. Onu insanların hevası (dünyevi istekleri) eğriltemez. Âlimler Onu okumakla eskitemez. Âlimler Ona doyup ilim ve hikmetlerini bitiremez. O, çok okumaktan dolayı eskimez, tadını (anlamını) ve değerini yitirmez. Onun incelikleri (ve gizli mesajları hiçbir zaman) bitmez. O herkesi doğru yola ulaştırır. Onunla konuşan doğru söyler. Onunla hüküm veren adil olur. Onu çağıran doğru yola çağırmış olur!”
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kâlplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” (Âli İmran Suresi, 103. Ayet)
Bir peygamber duası;
“Ey yüce Allah’ım, günâhlarımı kar ve dolu suyu ile yıka ve beyaz elbiseyi kirden temizler (arındırdığın) gibi, kâlbimi (de) hatalardan arındır!” Senin her şeye gücün yeter… Amin!”
Gören Göz – 87/3: Sırat Köprüsü’nün Sırları
Sırat; cehennem üzerinde kurulmuş, kıldan ince, kılıçtan keskin bir sınav köprüsüdür. Uzunluğu üç bin yıllık yol olup, bin yılı çıkış, bin yılı iniş ve bin yılı da düzdür. Sıratı geçenlerin cennet garantisi olmadığı gibi, Araf denen geçici âleme geçiş yapılması da söz konusudur. Araf’ta eksik ibadetlerinin her birisini 1000 yıl sürecek zamanlarla tamamlayacak olan cezalı ruh, ancak ondan sonra cennete girebilecektir. Herkesin cennete girişi de, cezalarının bitmesine göre olacaktır.
Sıratın yol hesabı ise şöyledir (izâfi);
Sağlıklı bir insanın bir günde (gecenin bir kısmı da dahil) alabileceği yol, yaklaşık 65 km kabul edilirse,
1.000 yılda alabileceği yol=~24.000.000 km’dir.
3.000 yılda alabileceği yol=~72.000.000 km’dir.
Bu mesafe, dünyanın güneşe olan uzaklığının ~yarısı kadardır.
Sıratı ilk önce Peygamberimiz (s.a.v.) ve arkasından ümmeti geçer. Sırat Körüsü’nden, kimi çakan şimşek gibi, kimi şiddetli rüzgâr gibi ya da at kadar süratli, kimi dizi üzeri sürünerek, kimi kuş gibi uçarak, kimi yürüyerek, kimisi de yüz üstü sürünerek geçecektir. Cehennem cezası kesin olanlar ise, bu sırada cehenneme düşeceklerdir.
Sırat üzerinde iken yedi sorudan sorgu yapılacaktır. Bunlar;
1- Allah’a imandan sorulur, ‘Lâ ilahe illallah Muhammed ün Resullüllah’ derse ikinci sorguya geçilir.
2- Namazdan sorulur, beş vakit namazı kılmış ise üçüncü sorguya geçilir.
3- Ramazan ayı orucundan sorulur, oruçları tam tutmuş ise diğer sorguya geçilir.
4- Zekâttan sorulur, zekâtlarını tam vermiş ise diğer sorguya geçilir.
5- Hacdan sorulur, Hac görevini yapmış ise diğer sorguya geçilir.
6- Abdest ve gusülden sorulur, abdest ve gusül de eksiklik yok ise son ve zorlu sorguya geçilir.
7- İnsanlara yaptığı zulümden ve kul hakkından sorulur, kul hakkı yememiş ise Sırat’ı geçmiş demektir.
İşte bu zorlu geçitlerden geçmeyi başaran kul, kurtulmuş demektir. Tam geçeceği sırada, son sorgusunda takılmak ve düşmek ne acı vericidir! Ancak yine de, karşıya geçen kul için cennetler garanti değildir. Araf denen geçici ve eksiklerin tamamlanması için başka bir âleme geçiş söz konusudur. Çünkü tüm soruları tam yanıtlayan milyonlarca salih kulun olabilmesi bile mümkün gözükmemektedir. Araf’taki geçici yaşamdaki, tüm eksik ameller tamamlattırılır. Burası adeta bir okul (eğitim ve uygulama yeri) gibidir. Cezası ve süresi bitenler, şimşek hızıyla cennetlerdeki yerlerine uçarlar.
Sorguları tam yanıtlayan ve cennete doğrudan uçan kullar ise, Peygamber efendimiz (s.a.v.)’in Kevser havuzundan (suyundan) şerbetler içerler. Bu, tadı tarif edilemez şerbeti içenler, bir daha susamazlar ve artık hiç yorulmazlar.
“Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tövbe edin. Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. «Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter» derler.” (Tahrim Suresi, 8. Ayet )
“Ey yüce Allah’ım, Senin her şeye gücün yeter… Amin!”
Gören Göz – 87/4: Ruhun Gıdası
‘Ruhun Gıdası’ konusuna başlamadan önce, bu bölümün makalelerin (bir çeşit) özeti şeklinde olduğunu hatırlatmak isterim.
Sevgili anneme “Ruhun gıdası nedir?” diye sorduğumda, beni şaşırtmayan bir cevap verdi; “müzik!” Bu cevap, hiç şüphesiz pek çok hassas (duyarlı) kişi tarafından verilebilir. Bu cevap, doğru ve geçerlidir de! Ancak müzik, dünyevi bir yaklaşımdır. Bu durumda “Ruhun gıdası nedir?” sorusu, doğal olarak iki türlü sorulmalıdır:
1. Soru; İnsanın bu dünyadaki ruhunun gıdası nedir?
İnsanın içerisindeki beden ve bu bedenin imkânlarını ortaya koyup, isteyerek, Allah rızası için, hem kendisi hem de çevresi için fayda oluşturacak ‘iyilikler yapması’dır. Bunun sonucunda insan, içerisinde (kâlbinde) bir rahatlık, bir coşku ve bir mutluluk duyacaktır. İlâhi emirlerin içerdiği tüm mesajlar da bu yöndedir. Bu mutluluk, asla bir müzik ile mukayese edilemez!
2.Soru; İnsanın öbür dünyadaki (ahiretteki) ruhunun gıdası nedir?
Bunun mahiyeti tam bilinmemekle beraber, bazı tahminlerde bulunulabilir. Ruh maddi bir varlık olmadığı için, istediği şeylerin de, bir çeşit ‘görünmez lütuf’ olması gerekir. Ruhun istekleri karşılandığı ölçüde, ruh mutludur! Örneğin; bazı kişiler o an içmediği halde, uzaktan gelen sıcak kahve kokusuna bayılır ve sanki içmiş gibi tat alırlar. Bu koku ile alınan tat, onları tatmin eder. Benzer başka örnekler, yemek kokusunu veya parfüm kokusunu alanlar için de söylenebilir. (Seçilen örnekler ruhun, ahiret yaşamında iken, gıdasını nasıl sağladığının anlaşılır olması için verilmiştir.) Ruhun, ahiret yaşamındaki durumu da buna benzetilebilir.
Sonuç; Ruhun mahiyeti ve ömür boyu yaşayabilmesi için gerekli donanımlar tam bilinmemektedir. Buna, uzun mesafeleri ve muazzam âlemleri (boyutları) nasıl aşabildiği de dâhildir. Ancak şunu kabul ediyoruz ki, tüm ruhlar değerlidir, Yaratıcı’nın (yüce Allah’ın) tam kontrolü altındadır. Aşağıda, konuyla ilgili iki ayet verilmiştir:
“Rableri onlara, kendi katından bir rahmet, bir hoşnutluk ve kendilerine, içinde tükenmez nimetler bulunan cennetler müjdelemektedir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Şüphesiz, Allah katında büyük bir mükâfat vardır.” (Tövbe Suresi, 21. ve 22. Ayetler)
“Onlardan kimi de şöyle yakarır: «Ey Rabb’imiz, bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver. Ve bizi ateş(-in) azabından koru».” (Bakara Suresi, 201. Ayet)
“Ey yüce Allah’ım Müslümanları, hem bu dünyada hem de öbür dünyada aziz kıl. Senin her şeye gücün yeter… Amin!”
(NOT: Seksenyedinci bölümün sonu…)