Sedat SADİOĞLU'nun 25 Ocak 2025 tarihli yazısı: Hayatın Boyutları-2/3: Gerçek Sevgi Üzerine
Hercai
‘Hercai’ kelimesinin anlamıyla ilgili çeşitli rivayetler anlatılır. Ancak en iyi anlatıldığını düşündüğüm şu hikâyedir:
“Çok uzun yıllar önce iki kır çiçeği birbirlerine âşık olurlar. Her bahar diğer çiçekler gibi onlar da açıp dünyaya ‘merhaba’ derler.
Yine bir bahar günü, bu çiçeklerden biri diğerine; ‘biz diğer çiçekler gibi bu bahar açmayalım, kışın ortasında herkesin soğukta açmaya cesaret edemediği karlı günlerde açalım ki, bütün doğa bize kalsın’ der ve ikisi de gelecek bahar açmamaya karar verirler.
Biri açmak için kışın gelmesini ve karın yağmasını beklerken, diğeri yine de kararsızdır. Aylar geçer, günler geçer ve kış mevsimi gelir. Kışın açmaya söz veren çiçek, bembeyaz karda açar ve çevresine bakar. Ancak sevgilisi etrafta yoktur, açmamıştır, o yine baharı beklemektedir.
O gün bugündür, karda açan ve sevgilisini bekleyen çiçeğe ‘kardelen’, sevgilisini yarı yolda bırakan çiçeğe de ‘hercai’ denilir.”
Hercai kelimesinin sözlükteki diğer anlamları da şunlardır;
1- Hiçbir şeyde kararlı olmayan (kimse), yeltek, gelgeç
2- Aşkta değişken ve vefasız...
Gül Kokusu
‘Sana gül veren elde, hep biraz gül kokusu kalır.’ Bu Çin atasözünü, Robin Sharma’nın ‘Ferrari’sini Satan Bilge’ adlı kitabını okuyunca notlarımın arasına aldım. Robin Sharma, bu sözü ‘iyilik’ ve ‘iyilik yapma’ ile açıklıyor kitabında. Hatta yazar, gönüllü yardım kuruluşlarında çalışmaktan bahsediyor. ’İyi insan yardım kurumlarında çalışmalıdır, hem de karşılıksız’ diyor. Ben yazarın bu sosyal bakışından farklı bir bakış getirmek istiyorum. Çünkü konunun duygusal boyutu da vardır.
Gül tek başına bir ince ruh yaklaşımıdır. Ve birçok uygulamada, şarkılarda, türkülerde, şiirlerde gül, sevgiliye verilir. Gülü herkes sevdiği kişiye verebilir, bunun için çiçekçiden satın alması yeterlidir. Bu gül özenle seçilmiş ve belki de koparılmıştır. Koparıldıktan ya da seçildikten sonra zedelenmeden elde taşınmış ve sevgiliye ulaştırılmıştır. Bütün bu çaba, incelik ve düşünmeyle iç içe olan bir duygusallık ifade eder.
Bu çaba sırasında gülün saçtığı koku, elbette gülü getirenin eline sinecektir. Gülü kabul edenin de elinde koku kalacaktır. Gül vermek sevginin ifadesidir, gül de buna aracılık yapmaktadır…
Evliliğin Canlılığı
Bir evde bitki (çiçek) yetiştiriliyor ve o bitkiler de çiçek açıyorsa, bu durum, o evde işlerin yerinde gittiğinin en önemli göstergesi sayılabilir. Şüphesiz evliliklerin mutlu sürmesinin başka göstergeleri de vardır. Ancak belki de en hassas, en göze çarpan ve en duygusal olanı, ‘çiçekler’dir.
‘Bir saksı neymiş!’ demeyin! Çoğu zaman evde yer bulamadığımız saksılara, bazı evlerde başköşelerde yer verilir. Saksıdaki çiçeklere özenle ve adeta çocuk gibi bakılır.
Unutmayalım, evlerimizi yaşanacak hale getirecek olan yine bizleriz. Çiçeklere gösterilen önem ve özeni, aile fertlerine de gösterelim ki, mutluluğumuz daim olsun…
Kelebek
“Mutluluk kelebek gibidir. Ne kadar çok kovalarsanız, sizden o kadar kaçar. Ancak dikkatinizi başka yerlere çevirirseniz, gelir yavaşça omzunuza konar!”
Bu deyiş, kime aittir bilinmez ancak, mutluluğun kelebeğe benzetilmesi bakımından ilginçtir. Bir de bize taktikler veriyor. Kelebekler daha çok kırlarda ve çiçek bahçelerinde olur. Bize işaret edilen taktik de çiçeklerin arasında dolaşmamızdır. Biz çiçeklerle meşgul olalım ki, kelebeği kendimize çekmiş olalım. Kelebek ister omzumuza konsun ister başımıza ister başka yere, biz yine de mutluluğun peşinden gidelim...
İlk İnsanlar
“Musevi inanışına göre Hz. Havva, Hz. Âdem gibi yaratılmamıştır, Allah tarafından Hz. Âdem’e bir arkadaş ve bir eş olarak yaratılmıştır. Bu inanış Müslümanlıkta da böyledir ve Kuran’da yazılıdır. Ancak Tevrat’ta, şeytanın Hz. Havva’yı kandırdığı ve onun zayıflığından yararlandığı, hatta Hz. Havva’nın Hz. Âdem’i günahına ortak ettiği yazmaktadır. Hıristiyanlık da dâhil tüm semavi dinlerde, yasak ağaca yaklaşan ve meyvesini yiyen Hz. Âdem ve Hz. Havva’nın günaha girip, bir ölümlü olarak yeryüzüne indirildikleri yazılıdır. Tevrat’a göre Hz. Havva’nın yeryüzüne gönderilme sebebi, çocuk doğurması ve eşine bakması içindir. Yani bunlarla cezalandırıldığı belirtilmektedir.” (Prof.Dr. Mustafa Erdem’in ‘Hazreti Âdem’ adlı kitabından)
Pandora’nın Kutusu
Yunanlı Hesiodos’a göre, Yunan mitolojisinde yaratılmış ilk kadın ‘Pandora’dır. Mitolojide, dünyada bir erkek krallığı varmış. Burada yaşayan krallar doğmazlar ve topraktan biterlermiş. Tanrıların talimatı ile erkek milletinin başına bir kadın olan Pandora yaratılmış. Pandora, krallardan Prometheus’un kardeşi Epimetheus ile evlendirilmiş ve kendisine içi uğursuzluk ve kötülüklerle dolu bir kutu (sandık) verilmiş. Bu kutuyu hiç açmaması tembih edilmiş. Ancak biraz merak biraz da şeytanın kandırmasıyla sandığı açan Pandora, tüm kötülüklerin dışarı çıkmasını sağlamış. Son anda kutuyu kapatan Pandora, sadece ‘umudu’ kurtarabilmiştir.
Yunanlı tarihçi kitabında Pandora’ya çok kızmıştır. Ancak, sadece Pandora’yı değil, tüm kadınları suçlamıştır. Tarihte de bu şekilde yer almış ve Hıristiyanlar arasında oldukça etkili olmuştur. Halk dilinde ‘Açtırma Pandora’nın Kutusunu’ diye ifade yerleşmiştir.
Bizi burada ilgilendiren, insanın yaradılışı ve özellikle Hz. Havva ile olan benzerliğidir…
(NOT: 2/3. bölümün sonu…)