Sedat SADİOĞLU'nun 18 Kasım 2024 tarihli yazısı: Kul İçin Önemi Olan İfadeler-1

Gören Göz – 93/1: ÖDÜL

Yarattığı kulunun üşengeç olduğunu ve dini kuralların zahmetini de bilen Yüce Yaratıcı, çözüm için de kolaylıklar getirmiştir ki, bu kolaylıkların sayesinde insanları kazanmayı (kurtarmayı) hedeflemektedir. Kur’an-ı Kerim’de yüce Yaratıcı, birçok yerde insanın zayıflığı ve hatta unutkanlığından bahsederken, (düşünüp ders alalım diye) kazanacağımız mükâfat ve başımıza gelecek cezaları da sıralamıştır.

İnsanı kazanmak o kadar önemli kabul edilmektedir ki, bir insanı kurtarmanın, insanlığı kurtarmakla eşdeğer tutulduğunu da unutmamak gerekir.

Yüce Yaratıcının getirdiği kolaylıkların yanında kat kat ödüller de vermesi dikkat çekicidir. Hâlbuki işin mukayese olmayacak yanı, dinen bir hata (günah) işleyenin cezası birebir karşılık görürken, güzel, yerinde ve doğru bir ibadet yapana kat kat sevap verilmektedir. Bu bir hikmettir ve nedeni de bellidir.

Esasen dini görevlerimizi yaparken, çeşitli nedenlerden dolayı, zorluk çekme ihtimallerine uygun kolaylıklar da getirilmiştir. Bunların neler olduğunu ve nasıl uygulandığını burada anlatmak uzun olacağından, ancak çok çarpıcı bir kaç örnek vereceğim; Abdest almak özellikle soğuklarda ve yaşlılıkta biraz zor gelir. Bu zorluk üşengeçlikten değil, sağlık şartlarının elvermemesi (hastalık, yara, engellilik, vb.) veya uygun olmayan ortamlardan (iş yeri ortamı, su olmaması, vb.) kaynaklanmaktadır. Namazı kılmayı kolaylaştırmak için Yüce Yaratıcı, abdest için teyemmüm (toprak ve tuğla ile abdest alma şekli) ve bazı durumlar için günde bir kere abdest almayı bile yeterli görmüştür. Görüldüğü gibi, burada amaç vücudun bazı yerlerinin su görmesi olmayıp, kalpteki niyettir. Ameller de niyetlere göre olduğuna göre, aradaki engeller kalkmaktadır. Konuya bu açıdan da bakmak gerekir.

Aşağıda, günlük yaşantımızla da iç içe olan, tüm ibadetlerin hepsinde ödüller olduğuna dair bazı örnekler verilmiştir. Bunlardan bazıları;

·         Camiye ilk giren kişi, deve kesmiş sevabı alır.

·         Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınandan 27 kez daha sevaptır.

·         (Sürekli verilmesi şartı ile) Sadaka belayı savar.

·         Gece uykusunda kalkarak nafile namaz kılana, kat kat sevap yazılır.

·         Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. (Bu da yaklaşık 80 yıla karşılık gelir ki, kadir gecesini hakkıyla idrak eden kişi, daha çok sevap alır.)

·         Muharrem ayının 10. ve 11. günlerini oruçlu geçirenler, bütün yılda oruç tutmuş gibi sevap kazanırlar. (Muharrem ayının birinci günü, Hicri yılbaşı olarak kabul edilmektedir.)

·         Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzlerini oruç tutup gecelerini ibadetle geçiren kimse gibidir.

Nasıl olsa öbür dünya ve hesaba çekilme gerçeği vardır, güzel ödülleri düşünüp, hayatı kendimize kolay kılabiliriz…

Gören Göz – 93/2: HAKSIZLIK

Bir haksızlığa uğrayan yada haksızlığa şahit olanlar, bu olumsuzluğa tepki göstermezlerse, haksızlık tescillenir ve hatta katlanmış olur. Doğruluk adına herkes kaybeden tarafta olur. O haksızlık konusu ile ilgili olarak toplumda kara lekeler oluşur. İnsan vücudunda da kanser böyle başlar, önce anlaşılmaz ve daha sonra bütün vücudu sarar, geç kalınmıştır ve artık geri dönüş yoktur.

Haksızlığa müdahale için geçerli yöntemler kullanılırsa sonuç alınabilir. Kavga, çatışma ve savaş çare değildir. Sadece din ve vatan adına yapılacaksa savaş gereklidir. Haksızlığa karşı gelebilmek için;

·         Önce dilimizle,

·         Bu yetmiyorsa elimizle,

·         Bu da yetmiyorsa kalbimizle müdahale etmeliyiz.

Kur’an-ı Kerim’de, haksızlıklara, adaletsizliklere ve ahlaksızlıklara itiraz etmediği için sessiz kalan, (bundan dolayı da) tüm insanlarıyla birlikte yerle bir edilen (yok edilen) kavimlerden bahsedilmektedir…

Hz. Ali (ra) bir gün Müslümanlara şöyle seslenir;

“Size Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim.” der ve arkasından, kulu Allahü Teâlâ’nın rızasına götüren amellerin neler olduğunu sıralar;

·         İman

·         Allah yolunda cihad (tebliğ)

·         Fıtri (yaradılıştan) olan ihlâs

·         Dinin ta kendisi (ve direği) olan namaz

·         Allah’ın farzlarından olan zekât

·         Azabına karşı koruyucu bir kalkan olan ramazan orucu

·         Fakirliği yok eden ve günahları silen hac

·         Malın çoğalmasına, ecelin ertelenmesine ve aile arasında sevgi bağlarının kuvvetlenmesine sebep olan sıla-i rahim (yakın akrabayı ziyaret yardım ve gözetmek)

·         Günahları bağışlatan, Allah’ın gazabını söndüren gizli (ve her türlü) sadaka

·         Ölümün kötüsünü uzaklaştırıp dehşet sahalarında yıkılıp kalmaktan koruyan maruf yani şeriatın emrettiği şeyleri yapmak…

Hz. Ali (r.a.) ağır bir şekilde yaralandığı son günlerinde, yanı başına gelen oğlu Hz. Hasan (r.a.)’a verdiği sekiz altın öğüt ise şöyledir;

(Kişinin kendisiyle ilgili olan dört altın öğüdü)

·         En büyük zenginlik akıldır,

·         En koyu fakirlik ahmaklıktır,

·         En yaman yalnızlık böbürlenmektir (kibirliliktir),

·         En değerli üstünlük güzel ahlaktır…

(Dostlukla ilgili olan dört altın öğüdü)

·         Ahmakla dostluktan sakın! Çünkü sana faydalı olmak isterken zarar verir,

·         Yalancı ile dost olma! Zira o senden uzak duranı sana yaklaştırır, yakını da uzaklaştırır,

·         Cimri ile dostluk kurma! İhtiyaç duyduğun şeyi senden uzaklaştırır,

·         Fecirle (kötü işlerle vakit geçiren) dost olma! Çünkü seni değersiz bir şey için satıverir…

Gören Göz – 93/3: BİRİKİMLER ve CİHAD

İnsanın, büyük uğraşlar, emekler ve zorluklar sonucunda (Allah’ın da yardımlarıyla) elde ettiği çok değerli iki ürün vardır. Birincisi servet yani mal-mülk, ikincisi ise bilgidir.

Sevgili Peygamberimizden, bu iki değerli ürünün, yine insanların yolunda harcanmasıyla ilgili müjdeleyici hadisler aktarılmaktadır. Çıkarsız paylaşılan bilgi ve dağıtılan servet, insanı cennetteki en güzel köşklere yerleştirecektir. Yeter ki verileni başa kakmayalım ve mümkünse sadakayı gizli verilelim. Verilecek bir şeyimiz yoksa güleryüz de bir sadakadır. Bunu hiç aklımızdan çıkartmayalım…

CİHAD Nedir?

Cihad kelime anlamıyla, ‘çalışıp, çabalamak’ anlamına gelmektedir. Fıkıh bilimlerinde ise, ‘Allahü Teâlâ’nın dinini kullarına (diğer insanlara) tebliğ etmek’ demektir. Bu tebliğ içerisinde (sırasında), düşmanca davrananlarla savaş da vardır. Ancak günümüzde artık sıcak savaş yöntemlerinin yerini başka yöntemler almıştır. Bunların da başında;

·         Örnek yaşantı sergilemek ve

·         Örnek uygulamaları anlatmak (aktarmak) gelmektedir.

Örnek yaşantıda, Müslüman’ın kâmil Müslüman olması ve yaşantısını ortaya koyması gerekir. Yani;

·         Namazını tam kılmalı,

·         Orucunu tam tutmalı,

·         Zekâtını gerektiğinde vermeli,

·         Gücü yetiyorsa hacca gitmeli ve bunu gizlememeli ve

·         Ömürboyu haramdan ve şüpheli şeylerden hep uzak kalmalıdır.

Örnek uygulamaları anlatmak (aktarmak) ise ikinci sırada yer almaktadır. Burada hadislerin önemini hatırlatmakla beraber, ayetlerin de açıklanması kastedilmektedir. Unutmayalım ki, Kur’an-ı Kerim’in dili Arapçadır ve farklı dillere çevrilse bile, anlatılması, açıklanması, etkilemesi salt bu açıdan düşünüldüğünde biraz zordur.

Farklı inançtaki bir insanı etkilemenin birinci yolunun, bizzat Müslüman’ın kendi örnek ve güzel yaşantısının olduğunu biliyoruz. Zaten gerçek cihad da budur. Ancak unutmayalım ki, Ülkemize ve İstanbul’a ilk kez gelip de, etkili bir ezan sesiyle Müslüman olan insanlar dahi vardır. Bunun açıklaması oldukça zordur ancak kabul edelim ki, farklı inançtaki insanların birden Müslümanlığı seçmesi ve kabul etmesi daha da zordur. Birçok yabancı din adamının (Hıristiyan, Musevi, Hindu, Budist, vb.) kendi kitaplarıyla kıyaslanamayacak kadar farklı olan Kur’an’la tanışmaları, bilimle uğraşan yabancı bilim insanlarının Yaradan’ı göz ardı etmeleri (Darvin gibi) ve Kur’an’ı hiçe saymaları anlaşılır gibi değildir. Burada o insanlara kızmak ve kötülemek yerine, sevgili Peygamberimizin söylediği; ‘Allah’ım onlar bilmiyor…’ dememiz ve akıl-fikir ihsanı ve doğru yolu bulmaları için Allah’a dua etmemiz gerekir. Bu uğurda cihad edenlerin Allah yar ve yardımcı olsun…

(NOT: Doksanüçüncü bölümün sonu…)