Sedat SADİOĞLU'nun 1 Ekim 2024 tarihli yazısı: Ahireti Kazanmak!
Gören Göz – 86/1: Dünya mı? Ahiret mi?
Resulullah Efendimiz(s.a.v.) şöyle buyuruyor;
“Hiç ölmeyecekmiş gibi ahirete, yarın ölecekmiş gibi dünyaya çalışın.”
Yukarıdaki hadis, Kur’an’ı Kerim ayetleriyle uyuşan hadistir. Maalesef insanlar bunun tersini söylemektedirler. Yani, “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışın” demektedirler. Böyle kabul ettiğimiz zaman, dünya hayatının ahiretten önce geldiğini benimsemiş oluyor, dünyayı ahirete tercih ediyoruz demektir. Hâlbuki Kur’an ayetlerine baktığımız zaman, Yüce Allah(c.c.) daima ahiret hayatının önde olduğunu ifade etmiştir.
Aşağıda, ahiret hayatının dünya hayatından daha önde olduğuna dair seçilmiş ayetler verilmiştir:
1- “ Fakat siz dünya hayatını ahirete tercih ediyorsunuz. Oysaki ahiret, dünya hayatından daha iyi ve daha bâkidir.” (Â’lâ Suresi,16.ve17.Ayetler)
2- “ Bilirsiniz ki dünya hayatı; Bir oyun, eğlence, süslenme, aranızda övünme ve daha çok da mal, evlât sahibi olma davasından başka bir şey değildir. Bu durum bir yağmurun bitirdiği, çiftçinin de hoşuna giden bitkiye benzer; sonra o bitki kurur. Sonunda da çer çöp haline gelir. (İşte böyle olanlar için) ahirette şiddetli bir azap, (Allah’ın rızasını dileyen insanlar için ise) Allah’ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçinmedir.” (Hadid Suresi, 20.Ayet)
3- “ Rabb’inin (Allah'ın) ismiyle zikret ve her şeyden kesilerek O'na (Allah'a) dön (ulaş, vasıl ol).” (Müzemmil Suresi, 8.Ayet)
4- “ Hayır, siz çarçabuk geçmekte olanı (dünyayı) seviyorsunuz. Ve ahireti terk edip, bırakıyorsunuz.” (Kıyamet Suresi, 20.,21.Ayetler)
5- “ O gün insan ne yaptığını, (çalışmasını) görecektir. (Kişinin kendi çalışması ve kazandıkları önüne gelecektir.) Cehennem, (her bakanın görebileceği şekilde) kendisine gösterilir. Artık her kim azgınlık edip dünya hayatını tercih ederse şüphesiz ki cehennem öyle kimselerin varacağı bir yerdir. Fakat kim Rabb’inin makamından korkar da, nefsanî (şeytani) arzularından kendisini alıkoyarsa onun varacağı yer de elbetteki cennettir.” (Naziat Suresi, 35-41.Ayetler)
6- “ Mal ve çocuklar dünya hayatının süsüdür, ziynetidir. Allah katında bâki olan ise derece kazandıran salih amellerdir.” (Kehf Suresi, 46.Ayet)
Sonuç:
Esasen yukardaki hadisin özü; “Kendini hiç ölmeyecek zanneden kişinin çalışması gibi (dünya için) çalış, yarın öleceğini zanneden kişinin korkması gibi (günahlardan) kork.” Olarak anlaşılmalıdır. Aksi halde, dünya sevdası öne çıkar. Dünya hayatımızla ahiret hayatımızı mukayese edecek olursak, Yüce Rabbimiz ayetlerde dünya hayatının adeta bir kuşluk vakti kadar dar olduğunu ifade buyurmaktadır. Oysa ahiret hayatı sonsuzdur. Öyleyse, Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz buyuruyor ki: “Hiç ölmeyecekmiş gibi, (sonsuz bir hayatla yaşayacağın ahirette kalacağın kadar) ahiret hayatına, yarın ölecekmiş gibi, (dünyada kalacağın kadar da) dünya hayatına çalışmalıyız.” Elbette buradaki dünya hayatındaki çalışmak Allah’ın ayetlerinden bağımsız olarak çalışmak anlamına gelmez. Âlimlerin, dünya hayatının bir ibadet yeri olduğunu söylediklerini biliyoruz. Ancak Allah’ın peygamberi, dünya hayatının iyilikle/faydalı işlerle ikâme edilmesi halinde ibadet olacağını hep açıklamışlardır.
“İnsanların en hayırlısı, yine insanlara faydalı olandır.” Yüce Allah(c.c.) Müslümanları, bu anlayışta olan kullarından eylesin…Amin!”
Gören Göz – 86/2: Harun Reşit ve Behlül Dânâ
Ünlü Abbasi Halifesi Harun Reşit, hacdan dönerken birkaç gün de Kûfe şehrinde kalır. Tekrar yola çıkacağı zaman Behlül Dânâ hazretleri (k.s.) yolunda durarak, yüksek sesle ve üç kere;
“Ey Harun!” diye seslenir. Halife hayret ederek;
“Beni böyle çağıran kimdir?” diye sorar.
“Behlül Dânâ” derler. Halife durur. İnsanlarla perdenin arkasından konuştuğu halde, bu defa perdenin kaldırılmasını emreder ve Behlül’e dönerek;
“Beni tanımadın mı?” der. Behlül de;
“Evet tanıdım. Sen batıda iken bir kişi doğuda zulme uğrarsa, kıyamet günü bundan dolayı Allahu Teâlâ’nın hesaba çekeceği kişisin!” deyince halife ağlamaya başlar. Sonra,
“Benim halimi nasıl görüyorsun?” diye sorar. Behlül;
“Bunu öğrenmek için Allahu Teâlâ’nın kitabında, «Muhakkak hayır sahibi olanlar (ve) iyiler elbette bol nimetler içindedirler. Facirler (kâfirler), Rabbi’ne karşı isyan edenler de şiddetli azap içerisindedirler.» (İnfitar suresi, 13. ve 14. Ayetlerini okur.) Halife;
“İşlemiş olduğum salih ameller ne olacak?” deyince,
“Allah, ancak takva sahiplerinin amellerini kabul eder.” (Maide suresi 27.Ayetini okur) Halife;
“Peki, Resullüllah (s.a.v.) ile olan akrabalığımız nerede?” der.
“Sur’a üflendiği zaman artık o gün aralarında ne soy bağı vardır, ne de birbirlerinin hallerini sorarlar.” (Müminun Suresi’nin 101.Ayetini okur.)
“Peki, Resulullahın bize şefaâti?” der. Behlül;
“O gün şefaât fayda vermez, ancak Rahman’ın izin verdiği ve sözüne razı olduğu kimse müstesna!” (Taha Suresi, 109.Ayetini okur).
Harun Reşit, bir kez daha Behlül’ün derin âlimliğine yenik düşmüştür. Aşağıda, konuyla ilgili bir ayet verilmiştir;
“Öyle bir günden sakının ki, (hesapların ortaya döküleceği ve tartılacağı) o gün hepiniz Allah’a döndürülüp (Sırat’a) götürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır.” (Bakara Suresi, 281.Ayet)
“Ey yüce Allah’ım, “Herkesin diriltileceği gün beni utandırma” Şüphesiz Senin her şeye gücün yeter…Amin!” (Şuara Suresi, 87.Ayet)
Gören Göz – 86/3: ‘İyi’nin Şiircesi
İYİDİR
Doğruya yalan, helâle haram
Katmazsan iyidir, katmazsan iyi…
Mertten bile olsa, yardım istirham
Etmezsen iyidir, etmezsen iyi…
Varlığı süsleme garibe, yok’a
Bunu iyi düşün, zannetme şaka
Gösterip gösteriş fakire caka
Satmazsan iyidir, satmazsan iyi…
Tek bir taş düşürme gönül yurdundan
Daima uzak dur gıybet yolundan
Kötü bile olsa kişi ardından
Atmazsan iyidir, atmazsan iyi…
Doğrult nerde görürsen, durmasın eğri
Haine iyi çat o sözüm ayrı
Garibe, mazluma öğütten gayrı
Çatmazsan iyidir, çatmazsan iyi…
Şefkâti, sus şunları da bildirip
İçkiyle kumarla vakit öldürüp
Bir ömürde hep nefsini güldürüp
Yatmazsan iyidir, yatmazsan iyi… Aşık Şefkâti (Halk Ozanı)
“Ey yüce Allah’ım, biz Müslümanları, iyilik ve iyinin anlamını iyi idrâk eden kullarından eyle…Amin!”
(NOT: Seksenaltıncı bölümün sonu…)