R. Bülend KIRMACI'nın 1 Ekim 2024 tarihli yazısı: Katmerli Acı'lar...

Yaşam haksızlıklarla dolu bir yolculuktur.

Yolun sonu bellidir.

Yoldan çok yolculuk değerlidir.

Doğası gereği insan, acı, elem, dert, keder ne varsa kaçınmak ister.

Kaçamaz!

Hazza, doyuma, keyfe, coşkuya doğru yönelir insan; verdiği emeğin karşılığını çoklukla alamaz.

Kuşkusuz gevşek akıllılar ve yalama olmuş vicdanlar için, hayat daha kolaydır.

Ne ki aklı başında her insan için dünya, kendisi kadar bir cehennemdir.

Ve öyle acılar vardır ki, bunlar, o insana "iki kere koyar"

Çünkü bilinçli bir zihin her şeyin fazlasıyla farkındadır.

Hele ki acı, elem, dert ve keder o insanın tüm bunlara ve herkes için karşı koymaya çalıştığı bir alanda belirmiş ise; sıkıntı çifte katlar...

Bilir misiniz en çok iz bırakan acı, dibine ışık veremeyen mumların erimesidir.

Düşüncenin ve üretimin önüne engeller çıkarılmasıdır.

Her çocuğu okutmak isteyen öğretmenin kendi çocuğuna kitap, kaynak alamaması; büyük bir kederdir.

Düşünce özgürlüğünü savunan gazetecinin düşünceleri nedeniyle özgürlüğünden olması, derin bir elemdir.

İş yerine sendika getirip arkadaşlarının emeğini korumak isteyenin işten atılması keskin bir ızdıraptır.

Daha nice örnekler verilebilir.

"Mum ışığınınki gibi dramlar"dır bunlar...

Derin acılar tıpkı utançlar gibi dilsizdir.

İnsanın kendi yolculuğunda tedricen, devrevi ve zımnen mutlu olması;

Devletin yurttaş önündeki tuzakları ve yol üstündeki çivileri temizlemesine de bağlıdır.