Handan IŞIKSAL'ın 20 Ağustos 2024 Tarihli Yazısı: Kendi Dünyasına Yabancı Olanlar
Yaşadığımız hayattan uzaklaşmış, bedenine veya çevresine yabancılaşmış gibi hissetmek, günümüzde neredeyse herkesin bir an için bile olsa başına gelen bir durum.
Depersonalizasyon bozukluğu olarak adlandırılan bu durum, hayatın bir film perdesi, gerçek dışı olduğunun düşünülmesi olarak tanımlanıyor.
Yaşadığımız hayata, sahip olduğumuz duygulara bir an için bile olsa yabancılaşmak, bizleri hayattan kopacak hale getirebiliyor.
Filmin bir parçası olan kahramanların, izleyicilerin yerine geçmesi filmin büyüsünü bozarak en baştan, belki de yeni bir senaryo yazılmasını gerektirebilir.
Kendini rüyada gibi hissetme duygusu kulağa her ne kadar hoş gelse de bu durumun ilerlemesi gerçeklik algısının yitirilmesine bile neden olabiliyor.
Yaşam, perdenin önüyken bir anda kendini perdenin arkasında bulmak kimileri için normal karşılansa da kimileri için kabul edilebilir bir durum olarak görülmüyor.
Peki, kişilerin kendi hayatına yabancılaşmasının ardında ne yatıyor?
Bazı çevresel ve genetik koşullara sahip olmak bu rahatsızlığı tetikleyebiliyor.
Yoğun stres, korku ve üstesinden gelinmesi zor koşullar, hayatta kaçışı olmayan birtakım zorluklardır. Bu gibi anlar yaşıyor olmak, birçok kişide depersonalizasyon bozukluğuna neden olabiliyor.
Konu üzerine, beynin yoğun duygusal acıyı hafifletmek için bu tür bir savunma mekanizması geliştirdiği de düşünülüyor.
Bazı durumlarda yaşamımıza, kararlarımıza ve duygularımıza dışardan bir gözle bakıyor olmak sağlıklı bir davranış olsa da, yaşadığımız dünyadan bağlantılarımızı tamamen koparmak birçok olumsuz durumun gelişmesine zemin hazırlamak demektir.