Nesrin YARIM ÖZOĞLU'nun 19 Haziran 2023 tarihli yazısı
Yeni dünyanın en çok konuşulan konularının başında maalesef salgınlar var. Daha covid salgını bitti mi bitmedi mi derken yeni bir salgının alarmı verildi. Kızamık alarmı. Özellikle çocukları ilgilendiren bu alarm büyük endişe yaratıyor.
Türkiye’de kızamık vakaları adeta bir salgına dönüştü. Bu yılın ilk 2 ayında 343 kızamık vakası görüldü. Nisan 2022 - Mart 2023 arasında Türkiye, 457 kızamık vakası ile Avrupa’da 3. sırada yer aldı. İstanbul’da kızamık vakası görülen iki çocuk yaşamını yitirdi. İstanbul Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nde özel servis açılırken uzmanlardan kızamığa karşı peş peşe uyarılar geldi.
Kızamık salgını ile birlikte oluşan panik havasının haklılık payı var. Çünkü uzmanlar bulaşma hızının covidden daha hızlı olabileceğini söylüyorlar. Özellikle deprem bölgesi gibi hijyeni sağlanamayan yerlerin olması kızamık salgının ciddiyetini artıyor.
Kızamık tarihlerden beri tehilkeli sayılan salgınlar arasında yer alır. Uzmanlar tekrar ortaya çıkmasını ülkemize gelen düzensiz göç dalgasına ve epeydir birçok insanın üzerinde konuştuğu aşı karşıtlığının artmasına bağlıyorlar. Aşıların yan etkisinin olduğuna dair kulaktan dolma bilgilerin yayılması aşı karşıtı birçok insanın oluşmasına neden oldu. Böylece de yıllar önce önüne geçilen salgınlar tekrar ortaya çıkmaya başladı. Peki bu salgından korunmak mümkün mü? Neler yapmalıyız?
Kızamık, 1980’lere kadar her yıl tahmini 2,6 milyon ölüme neden oluyordu. Aşı bulunup hızlandırılmış küresel aşılama programı uygulanınca ölüm sayısı 2011’de yılda 158 bine geriledi. Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre 2000 ile 2013 arasında aşılamayla tahminen 15,6 milyon ölüm önlendi.
Burun akıntısı, gözlerde kızarma, sulanma, öksürük ve semptomlar başladıktan iki ila üç gün sonra ağızda yanak içlerinde küçük beyaz lekeler (koplik lekeleri) ile kendini gösteren kızamık virüsü zatürre, orta kulak ve beyin iltihabı gibi hastalıklara zemin hazırlıyor. Aşılanamayacak kadar küçük bebekler, aşılanmamış ve yeterince beslenmemiş çocuklar, hamileler ve bağışıklık sistemi baskılananlar için riskli bir hastalık.
Kızamık algınında yapılması gerekenler ise şöyle sıralanıyor; Vaka görülen bölgelerde dokuz/altı ay – 15 yaş arası tüm çocuklara aşılı olup olmadığına bakılmaksızın mutlaka bir doz aşı yapılmalı. Henüz vaka görülmeyen bölgelerde dokuz aydan itibaren eksik aşılı çocukların kızamık aşıları tamamlanmalı. Özellikle ikinci doz kızamık aşı kapsamının yükseltilmesine yönelik özgün bir program geliştirilmeli. İkinci dozun ilkokul birinci sınıftan 48’inci aya çekilmesi ve sorumluluğunun aile hekimlerine devredilmesi ile performans dışı tutulmasının ortaya çıkarttığı 2,5 milyonu bulan aşısız okul çağı çocuk bir an önce aşılanmalı. Aile sağlığı birimlerinde hemşire-ebe açığı bir an önce giderilmelidir. Hizmet gereksinimi yüksek olan bölgelerde mevcut bir aile hekimi bir aile sağlığı çalışanı yaklaşımından vazgeçilmeli, bu bölgelerde aile hekimi ve hemşire/ebe sayısı artırılmalı. Tüm döküntülü hastalık yakınmaları kızamık yönünden değerlendirilmeli ve mutlaka numune alınmalı. Hastanelerde kızamık hastalığının yayılmasının önüne geçilmelidir.
Okulların tatile girmiş olması çok büyük bir riski hafifletmiş olsa da bu konuda tedbiri elden bırakmamalıyız. Ülkemize gelen düzensiz göç dalgasının yaşattığı tahribat sadece sağlık yönünden değil ama en azından gelen çocukların aşı denetimleri yapılarak kontrol altına alınabilmeli. Aşı karşıtı ailelere ulaşılmalı ve akıllarındaki tüm soru işaretleri giderilmeli. Yeni eğitim öğretim yılı başlayana kadar bu salgın son erdirilmeli. Özellikle çocuklarımızı hedef alan bir salgınla daha uğraşacak gücümüz yok.