Sibel BAY'ın 22 Ağustos 2023 tarihli yazısı: Korku Sinemasının Alt Türü: Folk Korku
Korku sinemasının alt bir türü olan folk korku, Avrupa’da süregelmiş olan pagan inancına dayanmaktadır. Folk korku türünün konusunu çoğunlukla ritüeller, kutsal varlıklar ve bu varlıklar için kurban edilmiş olan insanlar oluşturmaktadır. Folk korku türü açık bir biçimde semavi dinlerle ilgilenmemekle birlikte bu dinlerden bazı kavramları almaktadır. Bu kavramlar arasında çoğunlukla şeytani varlıklar yer almaktadır. Yani folk korku türü Hristiyanlık başta olmak üzere semavi dinler kapsamında şeytani varlıkları araştıran bir inceleme alanı olan Christian Demonology ile ilgilenmektedir.
İngiltere’de folk korku türünün inceleme alanı bakıldığında cadılık ile bağlantılı olduğu görülmektedir. Tarihi açıdan bakıldığında cadılıktan oldukça korkulmuş ve cadıların ruhlarını şeytana sattığı düşünceleri sebebiyle kilise tarafından işkence edilmiş, yakılmış lanetli varlıklar olarak görülmektedir. Kilisenin cadılara karşı olan nefretlerinin nedenlerinden biri de ilk yakılma olayının gerçekleştiği yer olan Taulouse’dir. Taulouse, anaerkil bir toplum yaşantısına sahip olmasıyla kiliseyi rahatsız etmiştir.
Bu alt tür çoğunlukla kırsal alanları, ormanları mekân edinmektedir. Bununla beraber vahşi doğa eski dünya-pagan, hayvansı ve evcilleşmemiş son kalıntısı olarak düşünülmektedir. Ormanın karanlığı genellikle, baştan çıkarıcılığına yenik düşecek zavallı bireyleri, yanlış yönlendirilmiş kişileri tuzağa düşürmeyi ve bozmayı bekleyen eski bir şeytani gücü barındırmaktadır. Çoğu zaman iş başındaki karanlık güç, boynuzlu şeytani bir canavar değil, daha çok kasaba halkı ve köylüler, okültist veya Hristiyan fanatikler olabilmektedir.
Korku türünün çoğu insanların korkularına odaklanırken, halk korkuları köklerini topraklarda bulur. Özellikle folk korku filminin formlarının aktarılması güçtür, ancak ortaya çıkan kötülüğe, bakımsız ormanların ve unutulmuş sokakların dehşetine, taşlara musallat olan hayaletlere ve karanlık suların parçalarına yapılmaktadır.
Halk korkuları, doğal dünyanın kavramını onarıcı, sakin bir cennet olarak ele alır ve manzaranın karanlık potansiyelini serbest bırakır. Yerel efsaneler, mitler, efsaneler ve tarih ve eski dünya inançlarından beslenmektedir. İzleyiciler, modern yaşam tarzımızdan farklı olanları yargılamamak için kendilerini şartlandırırlar ve doğanın güzelliği ile karşı karşıya kalırlar ancak daha sonra kötülük ortaya çıkar.
Halk korkusu, folkloru yalnızca geçmişin taşıyıcısı olarak kabul etmekle kalmaz aynı zamanda uygulama sürecine de girmektedir. Örneğin The Wicker Man filminde adanın başkanı Lord Summerisle, bir tarafta halk ile birlikte gelenekleri sürdürürken diğer taraftan büyükbabasının ada halkını kontrol altına alabilmek için kullandığının farkındadır.
Folk korku türünün canavarı yani ötekisi genellikle ‘kabile’dir. Bu kabileler inandıkları inanç uğruna geleneksel hatta törensel bir öldürme eyleminde bulunmaktadırlar. Halk korkusu, ulusu oluşturan hatta somutlaşmış eylemleri merkeze almaktadır. Kabile de meşru olmayan eylemleri karşılamaktan öte gerçekleştirmeyi hedeflemektedir.
Halk korku anlatılarını genellikle sonuçlandıran ritüeller, yalnızca ana düşmanları olan toplulukları birbirine bağlamaya hizmet etmekle kalmaz, aynı zamanda alt türle özdeşleşmiş pagan veya okült inançları da başlatır.
Halk korkularının ritüelleri, kötü niyetli yabancılarına karşı nefret beslemekte ve insan kaderinin önceden belirlendiği ya da hiçbir düzen ya da amacın olmadığı, sadece rastgele insan ahlaksızlığının olduğu bir dünyayı ifade eder.
Folk korku kurgusu, "normallik" ile "canavar" arasındaki çok daha geçirgen bir sınır tarafından yönlendirilmektedir. Çünkü kimi zaman normal aynı biçimde öteki konumunda da olabilmektedir. Bu açıdan da bir belirsizlikten bahsedilmektedir. The Wicker Man filmi, normallik ile canavarın iç içe girdiği örneklerinden biridir. Filmde gerçek bir canavar bulunmamaktadır fakat tümüyle karşıt topluluklar ve değerler bulunmaktadır. Halk korkularının anlatı gelenekleri vasıtasıyla, Summerisle topluluğu yapısal olarak 'canavarca' olarak konumlandırılmıştır.
Halk korkularının kutsal olmayan üçlüsüne bakıldığında bunlardan ilki Micheal Reeves'in Witchfinder General filmidir. Film, Püritenlerin, kötü olarak kabul edilenleri parçalayarak dünyayı arındırma çabalarına sadist ve alaycı bir bakış açısı getirmektedir. İkinci film Piers Haggard'ın The Blood on Satan's Claws, ve son olarak Robin Hardy'nin The Wicker Man filmi gelmektedir.
Bu kutsal olmayan üçlü, topluluklarını ve bu toplulukların içindekileri izole eden doğal manzarayı vurgulayarak alt türü tanımlamaktadır. Ayrıca şiddete, insan kurbanına, işkenceye ve hatta şeytani ve doğaüstü çağrılara neden olan çarpık ahlaki ve teolojik sisteme odaklandılar. Bu üç film, toplulukların karanlık tarafını ortaya çıkararak, folk korku türünü meydana getiren unsurların temelini oluşturmaktadır.