Kadriye CİRİTCİ'nin 11 Mart 2023 tarihli yazısı: Kuraklık yolda

“Su gibi aziz ol.” - Mevlana

Su, yeryüzünde tüm canlıların yaşamına hediye edilmiş en vazgeçilmez en aziz hediyedir. Bir bardak su ikram edildiğinde bile her zaman kullandığımız bir söz değil midir? “Su gibi aziz ol.”

Su kadar özel, su kadar faydalı ve su kadar çok… Tükenmez ve aziz olmak…

Türkiye, dünyada en çok su sıkıntısı çeken ülkeler arasında 32'inci sırada yer alıyor. Yapılan son araştırmalara göre; Türkiye topraklarının yarısında aşırı yüksek ya da yüksek derecede su sıkıntısı çekildiği belirtilmektedir. Hayatın susuz yaşanmayacağının farkında olup, acilen önlem alınması hususunda şimdiden gerekenlerin hızla hayata geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kuraklık doğal bir iklim olayıdır, genellikle yavaş gelişir ve uzun bir dönemi kapsar. Yağışların kaydedilen normal seviyelerinin önemli ölçüde altına düşmesi sonucunda, arazi ve su kaynakları olumsuz etkilenir ve hidrolojik denge bozulmaya başlar. Bu olayı kuraklık olarak tanımlayabiliriz elbette fakat kuraklığa sebep olan daha önemli unsurlar vardır. Suçlu aramak gerekirse kuraklığa sebep verenlerin en başında ne yazık ki yine biz insanlar geliyoruz.

Yani bile bile lades diyerek kendimizi, dünyayı ve insanlığı imha ediyoruz. Doğal yaşamı tahrip ederek ekolojiye zarar veriyoruz. Ağaçlık ve orman alanları tüketiyoruz. Sanayi atıklarını çevreye atarak ve yeraltı kaynak sularını kirleterek kurumasına, atıkların geri dönüşümünün sağlanamamasına sebep oluyoruz. Motorlu taşıt egzozları, sanayi bacalarından atmosfere salınan zehirli gazlar doğayı zehirliyor, yağmur toplayan bitki örtüsünü tahrip ediyor ve hâl böyle olunca da biz insanlar ne yazık ki doğaya verdiğimiz zararlar ile küresel ısınma sürecini hızlandırıyoruz.

Uzun zaman dilimlerinde dünyada ve ülkemizde, yağışlarda ciddi miktarlarda düşüşler yaşanıyor. Ülkemizde de özellikle bu bağlamda kuraklık alarmı veriliyor. Kuraklıktan en çok etkilenen sektör, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de şüphesiz ki tarımdır. Yeterli miktarda suyun bulunamaması durumunda tarımsal kuraklık yaşanması kaçınılmazdır. Yüksek sıcaklıklar, nem kaybı, kurutucu rüzgârlar, yağış azlığı ve su kaynaklarında oluşan kıtlık sonucunda tarımsal kuraklık meydana gelir. Ürün miktarı azalır, ülke ekonomisinde önemli ölçüde küçülme başlar. Hayvanlar da kuraklıktan payını alarak zarar görenler arasında ilk sıralardadır.

Yüzeyde gerçekleşen su birikimi, yeraltı su kaynaklarının olumsuz etkilenmesine, yağışlardaki dengesizlikler hidrolojik kuraklığın meydana gelmesine zemin hazırlıyor.

Bugün gelinen nokta itibarıyla da kuraklığın, fiziksel ve doğal çevre, kent yaşamı, kalkınma ve ekonomi, teknoloji, tarım ve gıda, temiz su ve sağlık olmak üzere hayatımızın her aşamasını etkileyeceği kaçınılmazdır. Geleceğimiz için doğaya, topraklarımıza ve çevreye geç kalmadan gerekli ihtimamı göstermemiz gerekmektedir.

Kuraklığa dur diyebilmek için ilk planda şu önlemler kolaylıkla alınabilir; su israfı önlenebilir, kirli sular arıtılarak tekrar kullanılabilir, havadaki nemi artıracak ağaçlık alanlar çoğaltılabilir, en önemlisi de betonlaşmaya dur denebilir.

Suyun insan hayatı için ne kadar önemli olduğunu, hayatın ta kendisi olduğunu bildiğimizi düşünüyorum. Susuz bir yaşamın var olmayacağı gibi hiç bir canlının da hayatta olmayacağının farkında olalım.

İnsanoğlu doğası gereği her zaman kendisine, insana, doğaya, hayvana, faydası olduğu kadar zarar da veren bir varlıktır.

Su israfına dur diyelim, gerekli önlemlerimizi alarak ve uzmanlara kulak vererek geleceğimizi koruyalım, susuz kalmayalım.

Sağlıkla kalın, susuz kalmayın efendim.