Tuğba EROĞLU'nun 23 Aralık 2023 tarihli yazısı: Pandeminin Yıldızları Ellerimizde
Pandeminin ilk Noeliyle karşı karşıya kaldığımızdan bu yana üç yıl geçtiğine inanmak zor. Karantina balonlarımızda yaşarken işe gitmek veya yiyecek almak için dışarı çıkmamız gerektiğinde maskeler ve el dezenfektanları kullandık. Telefonlarımızın, bilgisayarlarımızın, televizyonlarımızın ekranları aracılığıyla birbirimizle bağlantıda kalmaya çalıştık. Bizi hayatta tutmak için üzerlerine düşeni yapan ilk müdahale ekiplerine ve bakkal çalışanlarına tezahürat yaparken kapatmaların ekonomik etkisi ve tuvalet kâğıdı ile kedi maması stoklarımızın kıtlığa dayanıp dayanamayacağı konusunda endişeliydik.
Birkaç yıl ne kadar fark yaratır! Kendimizi kovid için test etmek, bağışıklık sağlamak adına aşılara güvenmek ve maskesiz standart aktivitelerimize dönmek normal görünüyor. Seyahatler arttı, hava yolu uçuşları kalabalık ve halka açık toplantılar yeniden yasal. Rutinlerimize geri dönmek, bunun, yaşamımızın son salgını olmasını ummak çok cazip geliyor. Ancak travmatik olaylar yaşamak bize büyüme ve geleceğe dair varsayımlarımızı yeniden düşünme fırsatı sağlayabilir. Peki salgından ne öğrendik? Bu bilgileri 2024'e ışık tutmak için nasıl kullanabiliriz?
Birincisi, sosyal bağlantılar bir lüks değil, bir zorunluluktur. Pandemi sırasında fark ettiğimiz şeylerden biri, sosyal ihtiyaçlarımızı karşılayan insanlarla çevrelendiğimizde gelişen sosyal varlıklar olduğumuzdur. İçe dönük olanlar için bu, küçük bir aile veya arkadaş grubuyla vakit geçirmek anlamına gelebilirken aramızdaki dışa dönükler için hem kişisel hem de çevrimiçi olarak yoğun bir sosyal program sürdürmeyi gerektirebilir. Meslektaşlarımızla buluşmaya, ders vermeye ve başkalarıyla bağlantı kurmaya devam etmemizi sağlarken aynı şey değildi. Yüz yüze toplantılarda yaygın olan sözsüz ipuçları ve dikkat odaklılık olmadığında, bağlantıyı sürdürmekte zorlandık. Yalnız yaşayan bizler, artık takip edemediğimiz tanıdık tatil rutinlerinin özlemini çekerken izolasyonla mücadele ediyorduk.
Sivil toplumda görüş farklılıklarına hoşgörü gösterilmesi çok önemlidir. Pandemi hepimizi, aynı fikirde olmadığımız insanlarla nazik bir şekilde ilgilenmeye zorladı. Konu ister aşı olmak olsun, ister karantinayla ilgili tedarik zinciri ve ekonomik zorluklarla nasıl başa çıkılacağı, isterse pandemiyle ilgili bilgiler konusunda kime güvenileceği olsun, hepimiz normalde sevdiğimiz veya sevmediğimiz insanların bazı konularda bizden çok farklı görüşlere sahip olduğunu gördük.
Bir tavır takınmak ya da aynı fikirde olmamayı kabul etmek arasında seçim yapmakla karşı karşıya kaldığımızda çoğumuz sağduyunun, yiğitliğin daha iyi bir parçası olduğuna karar verdik. Değişime uyum, etkili stres yönetiminin önemli bir bileşenidir. İnsan beyni tanıdık durumları, kolayca kategorize edebileceği bilgileri ve basit çözümleri tercih etme eğilimindedir. Ancak esnek ve uyumlu olmayı öğrenmek, etrafımızdaki şeyler değişim hâlindeyken darbelere göğüs germeyi kolaylaştırır. Pandemi sırasında fabrikalar pamuklu çubuk yapmaktan burun temizleme çubuğu yapmaya geçti, restoranlar paket yemek ve açık havada yemek yemeye yöneldi, ebeveynler evden çalışma ile evde eğitim arasında nasıl denge kuracaklarını buldu. Varsayımlarımızı incelemek ve rutinlerimizi değiştirmek kolay değil ancak salgın çoğumuza, başa çıkma konusunda düşündüğümüzden daha iyi olduğumuzu gösterdi. Rutinlerimizi yeniden oluşturmaya dönmüş olsak da ara sıra spontane anlara yer bırakmak ve bir sorunu çözmenin çoğu zaman birden fazla yolu olduğunu hatırlamak iyi olabilir.
Dayanıklılık, stresli olup olmadığınızla değil, nasıl başa çıktığınızla ilgilidir. Dirençli olabilmek için beklentilerimizi değiştirmeye, rahatsız edici duygulara tahammül etmeye ve yeni taleplerle karşılaştığımızda davranışlarımızı değiştirmeye istekli olmalıyız. Çoğumuz salgının hiç yaşanmamasını diliyor olsak da gerçek şu ki başa çıkmanın yollarını bulduk, birbirimize sahip çıktık.
Pandemi sonucunda öğrendiğimiz ve başardığımız her şeyin hakkını vermek için bu, iyi bir yıl olabilir. Yıldız genellikle bir umut ışığı ve mükemmelliğin sembolü olarak görülür. Sosyal bağlantıları, hoşgörüyü, uyumluluğu ve dayanıklılığı geliştirmeye odaklanırsak 2024'ü ne kadar parlak hâle getirebileceğimizi bir düşünün. Pandemiden geriye kalan yıldızlar ise ellerinizde.