Ebrar ÇELİK'in 10 Kasım 2024 tarihli yazısı: Sinemada Avangart Rüzgârı

Avangart sinema, sinemanın sıradan kalıplardan sıyrıldığı, anlatımın özgün ve yaratıcı bir tavırla şekillendiği bir türdür. Alışıldık akıştan kopan, zaman ve mekân algısıyla oynayan, görselliğe yeni bir perspektif katan bu filmler, izleyiciyi konfor alanından çıkarır ve düşündürür.

Avangart sinema benim için her şeyden önce bir başkaldırıdır. Klasik hikaye anlatımını, “iyi-kötü” tanımlamalarını, tekdüze bir ilerlemeyi avangart sinemada aramak imkânsızdır. Tam da bu yüzden bu tür bana derin bir özgürlük hissi verir. Evet, bazı sahneler “Bu ne şimdi?” dedirtebilir, bazı filmler ise uzun uzun düşündür ama asıl çekici gelen budur. 

Her sahnenin birbirini mantıklı bir şekilde takip etmediği, hatta bazen kopuklukların olduğu bu tarz, bana göre seyircinin düşünce dünyasına da bir meydan okuma sunar. Zihninizden geçen her düşünceyi filme taşıyan bir yönetmenle karşılaşmak, sinemanın o klasik kalıplarından sıyrılmak, size bambaşka bir deneyim sunar.

Diğer yandan avangart sinemada tek amaç hikaye anlatmak değil; bazen sadece hissettirmektir. Örneğin, David Lynch’in filmlerini izlediğinizde bir mantık aramaktan çok, yaşadığınız duygulara odaklanırsınız. Lynch’in karakterleri bazen bir rüya gibi karmaşık, olay örgüsü ise labirent gibidir. “Hikayenin sonu ne olacak?” diye düşünmekten çok “Bu sahnede bana ne hissettirmek istiyor?” diye sormak, filmi farklı bir açıdan algılamanızı sağlar. Ben, Lynch’in dünyasında kendimi, olayların bir izleyicisi olmaktan çok bir parçası gibi hissediyorum. İşte bu yüzden Lynch gibi yönetmenlerin avangart sinemadaki yeri benim için çok çok ayrı...

Belki avangart sinemayı herkes sevmeyebilir, hatta bu filmler karmaşık, yorucu gelebilir. Ancak bana göre bu türün en güçlü yanı da burada yatıyor. Herkesin kolay kolay tüketebileceği bir tür değil. Filmden çok bir tabloyu izlemek gibi... Bu yüzden avangart sinemada her film bir meydan okumaya benziyor. 

Sinemanın bana sunduğu en etkileyici şey de bu; Bir film, sadece izlenmez; bazen içimize dokunan, bizi değiştiren bir serüvene dönüşür!