Ebrar ÇELİK'in 8 Eylül 2024 tarihli yazısı: Dijital Çağda Linç Kültürü

Linç kültürü, bir kişi ya da grubun topluluk tarafından hedef alınarak fiziksel ya da psikolojik şiddet görmesi demek. Bu durum, toplumsal adalet arayışından çok, kontrolsüz bir öfkenin ve çoğu zaman haksız yere suçlanan insanların zarar görmesine neden oluyor. Aslında tarih boyunca linç hep vardı, ama son yıllarda özellikle sosyal medyayla birlikte bu kavram farklı bir boyuta taşındı.

Günümüzde linç kültürü, dijital platformlara kaymış durumda. Sosyal medyada bir paylaşım, bir tweet ya da yanlış anlaşılan bir söz, dakikalar içinde binlerce insan tarafından eleştirilebilir ve bu eleştiriler kısa sürede bir linçe dönüşebilir. 

Örneğin, ünlü bir isim, yaptığı bir paylaşım yüzünden sosyal medyada saldırıya uğrayabiliyor. İnsanlar, bir hatayı ya da yanlış anlaşılmayı beklemeden anında eleştirmeye başlıyorlar. Bu eleştiriler sadece fikir beyanı da değil, hakarete ve tehditlere kadar varabiliyor. İşin en kötü yanı, bu linç dalgası durduğunda hedef alınan kişi genellikle kariyerinde ya da sosyal hayatında ciddi zararlar görüyor.

Peki, sizce linçin arkasında yatan nedenler neler olabilir? Bence, grup psikolojisinin bu konudaki rolü oldukça büyük. Kalabalık bir topluluğun parçası olduğumuzda, bireysel olarak yaptıklarımızdan daha az sorumlu hissediyoruz. Bir de "herkes yapıyorsa ben de yapabilirim" düşüncesi var. Topluluk içindeyken, bireyler kendilerini daha az sorumlu hissederler. Kendi kendimize "Zaten herkes eleştiriyor, bir de benim yazdığım ne fark eder ki?" diye düşünüyoruz. Ama aslında, herkesin bu şekilde düşünmesi linçin büyümesine yol açıyor.

Kısacası, linç kültürü, hem bireyler hem de toplumlar için ciddi bir tehdit. Bu davranış biçimi, adaleti aramak yerine insanları incitmeye, zarar vermeye ve toplumsal huzuru bozmaya yol açıyor. Fiziksel ya da dijital ortamda fark etmeksizin, linç kültürüyle başa çıkmak ve bu yıkıcı davranışı durdurmak için hepimizin daha bilinçli hareket etmesi gerekiyor. Yargısız infazlardan uzak durup, olayları daha soğukkanlı ve objektif bir şekilde değerlendirmek, daha sağlıklı bir toplumsal yapı oluşturmanın anahtarı diyebiliriz.

Unutmayalım, adalet öfkeyle değil, düşünerek sağlanır.