Ebrar ÇELİK'in 20 Ekim 2024 tarihli yazısı: Medya ve Etik Sorunlar
Medya, modern toplumlarda bilginin en hızlı yayıldığı, en geniş kitlelere ulaştığı alanlardan biri. Televizyon, gazete, radyo, internet ve sosyal medya gibi farklı platformlar sayesinde her an yeni bir haberle karşı karşıya kalıyoruz. Ancak, bu bilgi akışının doğru, tarafsız ve adil bir şekilde sunulması, toplumun güvenli bir şekilde bilgiye erişebilmesi için hayati önem taşıyor. Bu noktada, medya etiği devreye giriyor ve medya çalışanlarının, topluma karşı sahip olduğu sorumlulukları belirliyor.
Doğru ve dürüst bilgi verme, kamuoyunu yanıltmama ve kişilerin haklarına saygı gösterme gibi ilkeler, medya etiğinin temelini oluşturuyor. Peki, medya her zaman bu kurallara uyuyor mu?
Bir örnekle başlayalım; Hepimiz, günümüzde sosyal medyada yayılan yanlış haberlere tanık oluyoruz. Medyanın görevi, doğru bilgi vermek olsa da bazen daha fazla tıklanma uğruna yanlış bilgiler bile sunulabiliyor. İşte burada medya etiği devreye giriyor. Haber yapılmadan önce doğruluğunun teyit edilmesi ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi gerekiyor. Ancak, ne yazık ki hızla gelişen dijital dünyada, bu ilkeye her zaman uyulmadığını görüyoruz.
Bir diğer önemli konu ise kişisel mahremiyet. Özellikle magazin haberlerinde sıkça karşılaşılan bir etik sorunu. Ünlülerin özel hayatına dair gizlice çekilmiş fotoğraflar ve dedikodular sıklıkla manşetlerde yer alıyor. Bir insan olarak her bireyin kişisel sınırları olduğu ve bu sınırlara saygı gösterilmesi gerektiği ne yazık ki unutuluyor.
Bu bağlamda, medyanın rolü oldukça kritik hâle geliyor; çünkü medya, toplum üzerinde büyük bir etkiye sahip. Medyanın gücü, doğru kullanıldığında toplumu bilinçlendirebilir, adaletin sağlanmasına katkıda bulunabilir ve sosyal sorunlara dikkat çekebilir. Ancak kötüye kullanıldığında, yanlış bilgilendirme, manipülasyon ve toplumda kaos yaratma gibi sonuçlar doğurabilir.
İşte bu yüzden medya etiği, yalnızca medya çalışanları için değil, toplumun geneli için de büyük önem taşır. Toplum, medyanın etik kurallara uyup uymadığını sorgulamalı ve medya kuruluşlarını daha şeffaf ve dürüst olmaya teşvik etmelidir.
Çünkü medya, sadece haber yapanların değil, haberi tüketenlerin de parçası olduğu bir ekosistemdir. Bu ekosistemin sağlıklı işlemesi, etik değerlerin benimsenmesiyle mümkün olacaktır. Yalnızca bu şekilde, doğru bilgiye ulaşabilir, manipülasyonlardan korunabilir ve daha bilinçli bir toplum oluşturabiliriz.