R. Bülend KIRMACI'nın 24 Eylül 2024 tarihli yazısı: Takım Oyunu Yok, Bireysel Çalım Çok!
Olimpiyatlarda bireysel ve takım olarak yarışmalar vardır.
Hayatta da öyledir; doğal olarak, bireysel anlamda kendimizi aşmaya, takım/ekip/topluluk olarak bir uyum halinde rakipleri alt etmeye çalışırız.
Ancak eğitimi özgür olmayan ve çevrenin ekonomik desteğiyle yaşamak zorunda olan bireylerin toplumu; takım oyunu oynayamaz; bireysel olarak da kendi kalesine gol atmaktan kurtulamaz.
Birey olmak bencil olmakla, toplumun bir unsuru olmak, sürekli ret, inkâr, yansıtma duygularıyla, karıştırılır.
Sistemin tek başına anlamlı parçası olarak düzene, uyuma, dirliğe katkı sunmayan bireyler, her halkası zayıf bir zincirin gönülsüz köleleridirler.
Herkes askerliğe orgeneral olarak başlamak ister, herkes takımın teknik direktörü, herkes bulunduğu yerin en üst ve bilge hakimidir...
Ne ki her şeyde ahksm kesip, bir tek kendi yaşamı üzerine söz söyleyemeyenler; ülkede ve hatta dünyadaki bütün sistemleri yapıp-bozacak kertede kibir içindedirler.
Baskı toplumunda yetişmek, yazılı değil sözel kültür potasında erimek takım oyunu oynayamamanın garantisidir...
Siz kadın-erkek ibadet edebildiğiniz, karma eğitimi içselleştirdiğiniz, çok sazlı değil çok sesli müziğe aşina olduğunuz ve biraz da denizlere açıldığınız oranda ekip, takım, topluluk çalışmasına anlam ve değer katabilirsiniz.
Tüm bunlarla sanayi toplumu olursunuz, sanayi toplumu oldukça, bir ağaç gibi hür bir orman gibi kardeş olmanın tadına erişirsiniz.
Yok değilse, topluma çalım atarken dünya karşısında ofsayta düşer, nihayetinde kendi kalenize golü atarsınız.
Takım sporlarında nal topladığımız doğrudur ve nedenleri yukarıdadır...
Bireysel olarak da işimiz rastlantılara kalmıştır, hasılatı ortadadır.
İyi yetişmiş bireylerin yüksek performanslı takım oyununa ihtiyacımız vardır!