Nesrin YARIM ÖZOĞLU'nun 31 Temmuz 2023 tarihli yazısı: Ağaçların Hikayesi
Bir ağacın hikayesini bilir misiniz? Hani bir tohum tanesinden ağaç oluş hikayesini, emekle, azimle onu bir ağaç yapma, yapabilme mücadelesini… Sonra ise binbir emekle büyüyen o ağacın doğaya kattıklarının hikayesini… Her ağacın farklı bir hikayesi vardır. Kimi bir çobana yoldaş olur gölgesini sunar, kimi bir kuşa yuva olur ama hepsi bir araya gelince orman olur, insanlığa nefes olur.
Bambaşkadır ağaçların hikayesi. Kiminin dedesinden kalan tek yadigardır, kimi daha körpecik bir fidan iken babası ile toprağa ulaşmıştır. Kontrol edilemeyen orman yangınları yaygınlaşmış, ormanlar cayır cayır yanarken, daha geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir haberde son 10 yılda 82 milyon hektar ormanın yok olduğu haberini görmüşken, ormanlar, ciğerlerimiz bir şekilde yok olurken bir de hırslarımız uğruna ormanları yok ediyoruz. Bile isteye, göz göre göre… Ama bir yerlerde nefesimiz kesilmesin diye ciğerlerimiz yanmasın diye mücadele eden insanlar var. Yerlerde sürünen, darp edilen 80’inde 90’ında tek derdi ağaçları korumak olan iyi insanlar var. 90 yaşına merdiven dayamış bir insanın köyündeki ağaçlarla kim bilir ne hikayeleri vardır ama menfaatleri yoktur. Bir çıkarı yoktur.
Mesela, "Buradaki tüm ağaçlar benim çocuklarım gibi. Tek bir tanesi dahi kesildiğinde içim sızlıyor. Birileri para için ağaçlarımızı kesiyorsa, ben 94 yaşımda da olsam ayağa kalkarım ve çocuklarıma sahip çıkmak için dimdik ayakta dururum" diyen beli iki büklüm olmuş, 94 yaşında ağaçları korumak isteyen Gülsüm teyzenin ne gibi bir çıkarı vardır ya da “Her bir ağaç kesildiğinde, her bir ağaç yıkıldığında, bacaklarımı, kollarımı hissetmedim. Sanki benim kendimi kesiyorlar gibi, çocuklarımızı kesiyorlar gibi oldum” diyen ablamızın… Kesilen ağaçlara “seni koruyamadım” diye feryat eden ağabeyimizin ne gibi bir menfaati vardır?
Bu insanların köyünü, toprağını, suyunu, geleceğini korumaktan başka hiçbir menfaati yok. İnsanlar tam 4 yıldır mücadele veriyor Akbelen Ormanı’ndaki ağaçlar kesilmesin diye. Biz görmüyoruz, duymuyoruz, bilmiyoruz ama iyi insanlar oradalar. Daha iyi nefes alalım istiyorlar, susuz kalmayalım istiyorlar, bir ağacın yetişmesi için ne kadar zaman geçmesi gerektiğini biliyorlar. O yüzden 150 yıllık ağaçlara sahip çıkmak için çırpınıyorlar.
İklim krizinin yaşandığı, susuzluk sinyallerinin verildiği, sıcaklık ile imtihan edildiğimiz şu günlerde birileri ‘doğayı katledip cebimi nasıl doldurabilirim’ diye düşünürken birileri darp edilip, yerlerde sürünseler bile mücadele ediyorlar. Kim, hangi yetkili ya da vicdan sahibi, Atalarının “Ormandan bir ağaç kesenin başını keserim” dediğini hatırlarsa bu mücadele son bulur.
Ve bir Kızılderili atasözüyle bitirmek isterim yazıyı; "Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak." Ve doğa insan zulmünden rahat bir nefes alacak.