Faruk KELEŞTİMUR'un 6 Mart 2024 tarihli yazısı: Batı Trakya Meselesi Üzerine...

Batı Trakya Türkleri’nin 1913 Atina Antlaşması, 1920 Yunan Sevri ve 1923 Lozan Antlaşması ile garanti altına alınan hakları 21.yüzyılda ihlal edilmeye devam ediyor. İhlalin faili olan Yunanistan hukukî, siyasi, diplomatik kaidelere meydan okumakla kalmıyor, AİHM kararlarını da hiçe sayarak uymama yönündeki hukuksuzluğunu sürdürüyor.

Geçtiğimiz haftalarda 21 Şubat Dünya Anadil Günü vesilesiyle muhtelif mecralarda faaliyetler tertiplendi. Bu noktada UNESCO’nun yaklaşımını hatırlamakta fayda var:

“Anadil, okuryazarlık için hayati öneme sahiptir, çünkü öğrencilerin okul yaşamlarının ilk yıllarında temel okuma ve yazma becerilerinin yanı sıra temel sayısal becerilerin edinilmesini de kolaylaştırır. Bu beceriler kişisel gelişim için temel sağlar. Anadil, yaratıcı çeşitlilik ve kimliğin benzersiz bir ifadesi ayrıca bilgi ve yenilik kaynağıdır.”

UNESCO bu resmî söyleminin yanı sıra özellikle okul öncesi çağlarda anadil öğreniminin hem başarıyı tetiklediğini hem de kimlik ve kültürün korunmasını ve geleceğe aktarılmasını sağladığını ortaya koyan bir yaklaşım içindedir.

Yunanistan’ın imza altına aldığı antlaşmaları hoyratça çiğnemesi, diğer hak ihlallerinde olduğu gibi Türklerin anadilde eğitim taleplerini yok sayması sadece hukuk tanımama şeklinde bir aymazlık değil aynı zamanda milli kimliklere husumet derecesinde bir iptidailiktir. Okul öncesi dönemde Yunanca eğitim dayatmasının ve Türkçe eğitim hakkını çiğnemesinin başka bir izahı olamaz.

21 Şubat’ta Dünya Anadil Günü vesilesiyle Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği bir açıklama yayınladı. Ne dediler: "Bir insanın ana dilinden kopması veya koparılması onun yalnızca ailesi, milleti ile bağlarının kopması değil, aynı zamanda dünya ile bağlarının kopması demektir. Dillerini kaybeden milletlerin, millet olarak ayakta kalabilmeleri imkânsızdır. Ana dilinden kopan birey, pek çok milli değerinden de kopmuş olur."

Aslında Yunanistan’ın yapmak istediği tam olarak budur. Batı Trakya Türkleri’nin millet olma şuurunun yok edilmesi, Türkçe ile irtibatlarının kopması ve ailevî, kültürel, dinî, millî değerlerinden bîhaber nesiller yetişmesi…

“Avrupa medeniyeti” sloganı atan batı fanatiklerinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kendi haklı meselelerinde bile AİHM’in taraflı kararlarını anlamsız şekilde dayatmaları bir yana, bir Avrupa ülkesinin AİHM kararlarını onlarca yıldır uygulamaması karşısında hoşgörülü(!) kalmaları da Yunanistan’ın bu aymazlığına çanak tutuyor.

Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği’nin açıklaması insanlığın bütün değerlerine uygun olduğu gibi bir hukuk çağrısıdır. Yunanistan bu çağrıları daha ne kadar cevapsız bırakmaya devam edecek!

Batı Trakya Azınlığı Kültür ve Eğitim Şirketi’nin açıklaması üzerinden devam edelim: “Kadim Türk tarihi birikiminden damıtılmış toplumsal değerlerimizi, kültür ve dilimizi bugünlere taşıyan ana dilimizdir. Bizi 'biz' yapan, bir kimlik bilinci ile var olmamızı sağlayan ana dil, yaşama hakkı kadar doğal, vazgeçilmez, sınırlandırılamaz temel bir insan hakkıdır.”

“İnsan hakkı” kavramının vurgulandığı bu beyanat da aslında Türk düşmanlığının kara mizah seviyesindeki ikiyüzlülüğünü bir kez daha hatırlattı. Batının iki asra yakın bir süredir “insan hakları” kavramı üzerinden dünya kamuoyunu kasıp kavurması karşısında kendi toplumlarında ve devletlerinde yaşanan en temel hak ihlalleri karşısında büründüğü sessizlik içler açısı. Dünyada hala yaşanan travmatik dehşetler ve acılar bu ikiyüzlülüğün ve sessizliğin bir ürünü olması hasebiyle esas failleri vitrinde aramamak gerekiyor.

Netice itibariyle; Türk okullarının kapatılması ve yeni okul açılması taleplerinin reddedilmesi, Batı Trakya Türk toplumunun dini özerkliğinin sistematik olarak ihlal edilmesi, derneklerde “Türk” adına izin verilmemesi, AİHM kararlarının onlarca yıldır uygulanmaması, soydaşlarımızı hedef alan nefret ve ayrımcılık söylemlerinin devam ediyor olması Yunanistan’ın 21. Yüzyılın ortalarına doğru hala bir hukuk devleti olamadığı ve hukuksuzluğu marifet olarak sürdüreceği işaretlerini veriyor.

Bize düşen sessiz kalmamak! Bu aymazlığı ve ikiyüzlülüğü hak namına, adalet namına, hukuk namına, insanlık namına her fırsatta haykırmak!