Utku KABAKCI'nın 6 Mart 2024 tarihli yazısı: Açıklayamadığımızın Kölesi Oluruz
Yaşamın her alanında kendisini hissettirmeye başlayan ve giderek popülerleşen yapay zekâ, kimi belirsizlik ve riskleri de beraberinde getirdi. Bilhassa akademi ve iş dünyasının ilgisini üstüne çekmeyi başaran yapay zekâ alanındaki gelişmelerin hızı, sadece ileri teknolojiye mesafeli olanların değil, profesyonellerin de başını döndürüyor. Bu sebeple bir yandan yapay zekânın getirdiği olanaklar karşısında heyecanlanırken bir yandan da barındırdığı risk ve zorluklarla nasıl başa çıkabileceğimiz endişesine kapılıyoruz. Ancak tüm kaygılara rağmen hem kamuda hem de özel sektörde yapay zekâdan faydalanılmak isteneceği aşikâr. Çünkü yapay zekâ oku, yaydan çıktı bir kere. Burada mühim olan husus, okun hedefini bizim tayin edip edemeyeceğimiz. Yani yapay zekâ kamu yararı gözetilerek mi kullanılacak yoksa zaten keskinliği pek de tartışmaya açık olmayan sınıflar arasındaki uçurumu daha da derinleştirecek mi? Sanıyorum yönelttiğim bu sualin cevabı yapay zekâyı işleyecek ve kullanacak olan insan türünün doğasında yatıyor. Ben konuyu daha fazla dağıtmamak adına bardağın dolu ya da boş tarafına bakma tercihinize saygı duyduğumu belirterek karamsarların yanında konum aldığımı söylemek durumundayım.
Devletler, şirketler, kurum ve kuruluşlar, insanları ilgilendiren önemli kararları alırken şüphesiz yapay zekânın analiz ve öngörü becerisinden yararlanmak isteyecek. Başkaları tarafından verilecek kararlarla yaşamı şekillenecek olan çoğunluk ise kuvvetle muhtemel bu çarkın nasıl işlediğine ilişkin en ufak bir bilgi sahibi dahi olamadan getirecek ömrünün sonunu. Bazılarınız bunun yapay zekâdan önce de böyle olduğunu söyleyecektir. Burada farklı olan, yüksek teknolojinin değişkenlerinin ele avuca sığmaması ve her şeyi yutan bir kara delik gibi hareket ediyor olması. Tam manasıyla idrak edilmesi zor olan bir modele açıklık getirmek pek mümkün değildir. Açıklayamadığımızın ise efendisi değil, kölesi oluruz.
Yapay zekânın güçlü olanı daha güçlü, zayıf olanı daha zayıf kılabileceği ve bunun çözüm yolları olup olmadığı üzerine ciltlerce tez yazılabileceğinin ayırdında olmakla birlikte belki de şu an için elimizdeki tek kozun altını çizmekte yarar olduğu kanaatindeyim. O da yurttaşların mümkün olduğunca yapay zekânın hangi risk ve tehlikeleri barındırabileceğinin farkına varabilmeleridir. Yani bir anlamda yapay zekâ okuryazarlığı olarak isimlendirebileceğimiz bilinç düzeyine erişilebilmesi için gayret göstermek şart. Söz konusu mücadelede asıl önemli rolü gerçek aydın ve gazetecilerin oynaması gerektiği ise kaçamayacağımız bir hakikat. Çünkü yeni olanı anlamak ve anlatmak yükümlülüğü onlara ait.