Nesrin YARIM ÖZOĞLU'nun 6 Kasım 2023 tarihli yazısı: Beyaz Yakalıların İsyanı

Son zamanlarda sosyal medyada beyaz yakalılardan ses yükselmeye başladı. Birçoğu çalışma şartlarının ağırlığından isyan ederken kimi ise bu düzeni tam olarak “modern kölelik” olarak adlandırıyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan çalışanların mesai saatine yetişebilmeleri için sabahın kör karanlığında yola çıkmaları, akşam mesai dönüşünde ise sabahki gibi trafik keşmekeşinin içinde saatler süren yolculuklarının ardından evlerine ulaşmaları, çalışanları zorlayan en büyük handikap. Bir de bunun omuzlara çöken mobbingi var ki eyvahlar olsun.

Çalışma hayatının içinde belli başlı kavramlar vardır. Bunlara “sınıflar” da diyebiliriz. Bilmemek pek mümkün değil ama bilmeyenler için kısaca şu şekilde açıklanabilir; beyaz yakalı, mavi yakalı gibi... Mavi yakalılar el emeğine dayanan, beden gücü ile yapılan işleri kapsarken beyaz yakalılar ise beden değil, daha çok zihin gücüyle masa başında çalışır. Özellikle plaza, holding gibi kurumsal hayatların bir parçası olan beyaz yakalılar, memurdan yönetici pozisyonuna kadar geniş bir grupu kapsar. El emeğine dayanmayan işlerde çalışan beyaz yaka, daha çok idari ve araştırma-geliştirme işlerinde faaliyet gösterir. Bu grup, teknolojiyi de ağırlıklı olarak kullanır. Beyaz yaka için üretim planlama, mühendislik, üretim yönetimi, kalite yönetim ve kontrol, laboratuvar, AR-GE, bakım onarım, depolama, sevkiyat, pazarlama ve satış başta olmak üzere pek çok farklı pozisyondan bahsedilebilir.

Beden ve el emeğine karşılık çalışan, buna rağmen emeğinin karşılığını alamayan mavi yakalılar bir yanda dursun, özellikle kapalı plaza camları ardında çalışan, daima bakımlı, giyimine kuşamına yatırım yapmak zorunda olan beyaz yakalılar son zamanlarda sosyal medyadaki paylaşımları ile kendilerinden söz ettiriyor. Gün ışığı görmediklerinden yakınan beyaz yakalıların en büyük sorunlarının başında maaşlarının, sürekli bakımlı görünme mecburiyetini karşılamaması geliyor. Günün büyük kısmının trafikte geçmesi, geç saatlere kadar olan çalışma düzeni, çalışma ortamındaki bitmek bilmeyen satış hedefleri, mobbingler, hesaplaşmalar, tartışmalar, çalışanlar arasındaki entrikalar... Bu düzeni modern kölelik olarak adlandıranlar pek de haksız sayılmazlar.

Yönetici baskısı altında çalışmak beyaz yakalıları en çok yıpratanlar arasında. İşte hesap vermekten ve emir almaktan hoşanlanmayan, elde avuçta durmayan Z kuşağı için ise beyaz yakalı olmak tam bir kâbus denilebilir. Araştırmalara göre, beyaz yakalı olmak, gençleri tatmin etmediği için daha çok genç, girişimci olmayı arzuluyor. Bununla birlikte kendi işini kurmayı yeğleyen Z kuşağı, kurumsal hayatı bırakmayı istiyor. Z kuşağı, başkasının şirketi için çalışarak hayalindeki mükemmel işi bulmayı hayal etmiyor. Bazı araştırmalar, Z kuşağının dünyayı farklı görmesi nedeniyle kendi işini kurmaya daha yatkın olabileceğini öne sürüyor. Mayıs ayında, insanların kendi işlerini kurmasına ve yönetmesine yardımcı olan çevrim içi bir platform, yaşları 18-25 arasında olan Z kuşağından bin genç ile anket yaptı. Ankete katılanların yarısından fazlası, kendilerini, “beyni farklı çalışan insan” olarak tanımladı ve Z kuşağının yüzde 80'inden fazlası bunun, girişimcilikte geleneksel kariyere göre daha avantajlı olduğuna inanıyor.

Z kuşağı diye adlandırılan gençler de dâhil olmak üzere beyaz yakalılar, çalışma hayatlarının ağırlığı karşısında isyan ediyor. Çoğu zaman mesai kavramının gece-gündüz demeden karıştığı bu çalışma hayatı, özellikle kadınları zorluyor diyebiliriz. Cinsiyetçi yaklaşım olarak eleştirilmeden belirtmem gerekir ki bir kadın aynı zamanda bir anne, bir ev hanımı da olmak zorunda olduğu için sorumlulukları daha da artıyor. Yeni dünya düzeni, artan sorumlulukları ile maalesef gitgide kadınlarımızı daha da zorluyor. İşte bu yüzden bu dünya düzeninde kadınlara verilecek ayrıcalıklara ve haklara daha çok ihtiyacımız var.