Furkan ERKAN'ın 17 Ekim 2023 tarihli yazısı: Birkaç Yumurta Kırmadan da Omlet Yapılabilir
Başlığa konu olan bu meşhur İngiliz atasözü Dövüş Kulübü (Fight Club) adlı filmle birlikte daha çok bilinmeye başladı.
Bu sözün gerçek tarafına odaklanırsak elbette mantık açısından birkaç yumurta kırmadan omlet yapılamaz.
Aksi şekilde olsaydı zaten onun adı omlet olmazdı.
Ama mecazi anlamda bakıldığında işte burada bazı itirazlarım var.
Dövüş Kulübü filminde bu sözü megolaman, herkesin idol bellediği, sistem karşıtı Tyler Durden’dan duyuyoruz.
Tyler Durden bu sözü, gerçekleştirmek istediği bir amaca ulaşmak için bazı takım arkadaşlarının münferit vakalarda ya kendilerini feda etmeleri ya da hafif argo tabirle ‘güme gitmeleri’ sonrası kullanıyor.
Hani şu herkesin bildiği yola giden Niyazi hesabı (!)
Peki bu gerçekten gerekli mi?
Bir hedefe ulaşmak için bazı insanları ezip geçmek, onları oyundan çekmek kimilerine kolay geliyor ama günün sonunda bir bakmışlar ki vicdanlarından eser kalmamış.
Ha bazısı da, özellikle bunu uygulayan insanlara yaptıkları şeyleri öylesine meşru kılmaya çalışırlar ki sanki karşı taraf buna mecburmuş gibi bir psikoloji yaratmış olurlar.
Bu, filmde kullanıldığı halinden yola çıkarak belirttiğim bir yorumdu.
Bir de bu popüler İngiliz atasözünün gerçek anlamı var.
Bu anlama göre iyi bir insan olmak için bazen etrafınızdakileri sinirlendirebilir, incitebilir ya da hatalar yapabilirsiniz. Yaptığınız kötü bir şey değil. Sonuçta bu amaca ulaşmak için bazı olumsuzluklar olacaktır yeter ki siz devam edin ve vazgeçmeyin.
Kısmen doğru elbette ama etrafımızdaki insanları kızdırmak ya da incitmek ne kadar doğru?
Yaptığımız iyilikler sırf iyi olduğu için, iyi şeyler yaptığımız için onları kızdırıyorsa en doğrusu yolunuzdan şaşmamak elbette.
Ama mesela hatalar yaparken buna sevdiklerimizi kırmak da dahil mi? Kendi gayemizi yerine getirelim diye neden illa birilerinin ‘’ayak altından çekilmesi’’ lazım?
İyi insan olmak ve iyi şekilde bir hedefe doğru ilerliyorsak bunun da bir erdemi olmalı.
Hatalar yapılabilir doğru ama bu bizi etkilemeli. Birine kızıyorsak ya da onu inciteceksek bu da yine kendimiz olmalı.
‘’Sen anlamazsın’’, ‘’Sen bilmezsin’’, ‘’Sen ne dersen de ben bunu yapacağım’’ gibi sözleri sarf etmek yerine bir amaç ya da hedef uğruna en başarılı adım kendi yolumuzu çizmek olacaktır.
Varsın yolunuza taş koyanlar olsun siz bir şekilde etrafından dolanın ve yürümeye devam edin.
Ya da bu yolda size destek olanlar ve sizinle beraber yürüyenler varsa onları geçmek için ayaklarına çelme takmayın. Onların da bazı tavsiyelerini dinleyin, değersiz görmeyin.
‘’Bazı çatlak sesler’’ diye tabir ettiğiniz şeyler bırakın çeşitli fikirlerin çarpıştığı bir beyin fırtınasına dönsün.
Özetle eğer bir işe giriyorsanız ve yanınızda da aynı amaç için sizinle bir araya gelmiş insanlar varsa onları hor görmeyin. Asla ama küçümsemeyin. Bu hayatta birkaç yumurta kırmadan da omlet yapılabilir.
Bertolt Brech’in de dediği gibi: ‘’Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!’’