Handan IŞIKSAL'ın 30 Nisan 2024 tarihli yazısı: Çocukluk Sevinçlerimiz
Her birimiz büyümenin verdiği sorumluluklarla oradan oraya koşturuyor, zihnimizi gelecek kaygısı içeren düşüncelerle dolduruyoruz.
Oysaki çocukluğumuzda neşemiz her zaman yerindeydi. Hayatın sorumluluklarının henüz farkında olmadan, düşünmeden hayatı yaşıyorduk.
Düşünmeden yaşamak çocukken elbette eşsiz bir rahatlık hissi yaratıyordu. Peki şu an hangimizin düşünmeden yaşama gibi bir lüksü olabilir?
Okul hayatımızın, iş hayatımızın ve ailemizin sorumluluklarını düşünmeden geçireceğimiz bir günümüz bile olamaz. Bu mesele, yaşamın normal akışında normal bir olgudur. Ancak bazen bütün bu karmaşanın içinde çocukluk günlerime dönme isteği doğuyor.
“Kim ne der” diye düşünmeden dilediğince davranmak, yalnızca belli bir yaşa erişene kadar mümkün olur.
İlerleyen zamanlarda başkalarının hakkımızda ne düşüneceğini önemsememek diye bir durum söz konusu olamaz. Küçücük bir noktada bile dolaylı yoldan bu meseleyi önemseriz.
Bana göre, çocukluk çağımız; masumiyetin, sevinçlerin, özgürlüklerin en üst seviyede yaşandığı dönemdir. O dönemde yaşanılan her sevinç, gelecekte güzel hatıralar olarak kalmaya devam eder.
Küçücük bir hediyeye bile ne kadar mutlu olduğumuzu hatırlıyorum. Çünkü hayatı büyük beklentiler olmadan yaşamak, önümüze çıkan her güzellikle mutluluğumuzu zirvede yaşamamızı sağlıyordu.
Her yeni kuşakta çocukların isteklerinde de birtakım değişiklikler meydana geliyor. Bu durumun ana sebebi, devrin koşullarının değişmiş olması olsa da bunun ucu çocuk psikolojisine de dokunuyor.
Günümüz çocuklarında bu durum biraz farklılaşmış vaziyette. Çocuklar, isteklerini yerine getirdiklerinde bundan mutlu olmak yerine hep daha fazlasını istiyor.
Çocuklarımıza küçük şeylerle mutlu olunabileceğini öğretmek, onlara hayatları için yapacağımız güzel bir iyilik olacaktır.
Çocukken yaşadığımız bütün bu sevinçler, hayatın koşuşturması içinde kaybolmuş gibi görünse de onları canlı tutabilmek bizim elimizde.