Mehmet KÜÇÜKEKEN'in 21 Ağustos 2023 tarihli yazısı: Değer mi?

İnsan sadece et ve kemik parçasından mı ibarettir?

İnsana, insan olma vasfını neler kazandırır?

Değer mi? O da ne?

Etrafınıza şöyle bir göz ucuyla baktığınızda kadın-erkek, genç-yaşlı, zengin-fakir, şehirli-köylü insanları toplum içinde bir arada hayatın doğal akışında yaşamı paylaşırken görebiliriz. Kanun ve yasalar çerçevesinde birbirimizden yoktur farkımız ve eşitizdir haklarımız yönünden devlet baba nazarında ve devlet ananın sağladığı imkanları da inkar etmeyecek kadar bu vatanın evlatları olarak farkındayızdır; devlete, vatana ve atalarımıza olan borcumuzun ne kadar büyük olduğundan aslında.

Eşit bireyler olarak atalarımızdan miras kalan bu kutsal vatan topraklarında yaşıyor iken kardeşçe bir arada son zamanlarda neler oldu da kaybetmeye başladık değerlerimiz ile dengemizi ve yarışır hale geldik birbirimizle başta marka ürünler giyerek, marka telefonlar kullanarak, marka arabalar alarak fütursuzca? En vahimi de gittiğimiz tatil yörelerinden, farklı ülkelerden ve değişik eğlence mekanlarından sosyal medyada ve durumlarda paylaşımlar yaparak neyi kime ispatlamaya çalışıyoruz cahil kalmış beynimizin ürettiği strateji üzerinden? Cebimizi para ile doldurup kalbimizi insani değerler ile dolduramadığımız ve o sahte mutluluk dolu gülüş içeren yüzümüzün arkasında kalan et ve kemikten başka bir şey ifade etmeyen beden kütlesi perspektifinden hareketle krallığımızı egomuzda mı yaşıyoruz?

Marka yerlere gidip, bir minik boy kahve ya da sadece su içecek kadar parası olup da; orada çekindiği bir fotoğrafı tüm sosyal medya sitelerinde aylarca paylaşanlara ne demeli? Düğün, açılış, etkinlik, program, toplantı tarzı yerlere katılıp kendi cebinden bir kuruş çıkmadan, sanki kendi sarayında şölen yapan sultan edasıyla yapılan paylaşımları da unutmamak gerekir. 

Ve dahi ‘’Sadece benim olsun!’’ diyecek kadar bencilleşen insanları görmüyor mu lens takılı gözlerimiz?

Yahut ‘’Sadece bende olsun!’’ mottosu ile mağaza mağaza gezen sonra da gittiği davette giydiği elbisenin aynısı ile karşılaşınca pişti olup, cin çarpmışa dönen zavallılara ne demeli?

Kredi kartının açamadığı kapı var mı bu hayatta limiti dolmadığı müddetçe ve kitap gibi hitap etmediği ve dahi tüm benliğine kadar işlemediği birey ve toplum var mıdır paranın sıcaklığının? Küresel ısınmanın getirdiği kuraklık neticesinde topraklar yağmura hasret beklerken gökten para yağmasına sevinecek insanlarla dolu değil mi çevremiz?

Öyle bir devirde yaşıyoruz ki; ‘’Para elinin kiridir.’’ düşüncesinde olup da kalbi para için atanların; özlerinde makam ve mevki yatan sözlerine vatan, millet katanların; adaletin kantarının ayarlarını kendi çıkarlarına göre yapanların ve pazarda alışverişte tartının ayarına pür dikkat bakanların; birbiriyle etiket ve gösterişte ölümüne yarışanların ve girdikleri sınavlardaki yanlışları ise bir anlık dikkatsizliğe bağlayanların arasında olmanın zorluğunu tarif edebilecek temiz yürekli insanlar ne kadar da azaldı aramızda.

İtibardan tasarruf edilmez prensibini benimsemiş bazı yetkililerin, makamının imkan ve yetkilerini kendileri için dibine kadar kullanarak sadece karnını değil de kendinin ve avanelerinin kesesini doldurması karşısında toplumun tepkisiz kalmasındaki sırrı çözebilecek biri var mıdır aranızda? Bilinmelidir ki devletten haksız yere alınan bir akçenin kul hakkı; halen yaşayan ve gelecek nesilleri de içine alacak şekilde tüm ülke vatandaşlarını kapsar iken, emin olarak söylüyorum ki yetkililerin büyük çoğunluğunun en çok dikkat ettiği ve en çok hassasiyet gösterdiği konu budur tartışmasız. Sizce de öyledir, değil mi? 

İnsan olmanın zorlukları da var elbet. Cömert olursun aptal sanırlar. Doğru işler yaparsın eleştirirler, başarılı olursun kıskanırlar; bazen belli ederler bazen de belli etmeden içten içe.  İyi olursun kullanmaya kalkarlar, seversin değer bilmezler. Vatan için canını verirsin, unutulursun adın kalır bir sokak isminde veya okulun paslanmış tabelasında. Gazi olursun üzerinde taşıdığın Onur Madalyası ile sıradanlaştırırsın kendini, kendi karanlığına hapis etmiş bireylerin bulunduğu kuru kalabalığın arasında. Dağların, çöllerin, denizlerin ve göklerin kahramanı iken gün gelir emekli olursun ve üç-beş kuruşluk maaş ile anılarını yadigar olarak alıp, çekilirsin kendi köşene sessizce.

Unutulmak, değer görmemek, yalnız bırakılmak!

En acısı ise anlaşılamamak!

İnsan olabilmek en zor şeydir bu hayatta!

İnsan kalabilmek ise daha da zor!

En üst makam ise güvenilir insan olabilmek!