Mehmet KÜÇÜKEKEN'in 26 Ekim 2024 tarihli yazısı: Vatanseverler

Vatanını sevmeyen var mıdır?

Ülkesini seven birey ve gruplar, topluma, ülkenin refahına ve geleceğine katkıda bulunmayı amaçlar. Toplumsal rollerine ve mesleklerine bağlı olarak, ülkesini seven kişilerin yerine getirmesi gereken çeşitli sorumluluklar ve özellikler vardır. Her birey özünde, ülkesinin refahı, geleceği ve sosyal adaleti için aktif katkılar sağlama sorumluluğunu taşır. Bu tür bir sevgi, sadece duygu değil, aynı zamanda eylemlerle desteklenen bir bağlılık olarak görülmelidir. 

Milli ve manevi değerler üzerinden inanç, ahlak, yasalar, kültür, tarihi geçmiş, gelenek ve görenekler ile insani vasıflar kapsamında değerlendirildiğinde vatanı gerçekten sevmenin bedeli çok ağır gözüküyor.
Birey, hangi yaş grubundan ve hangi sosyal statüden olursa olsun, ülkesine duyduğu sevgi ve bağlılığı, özverili bir şekilde çalışmalarla ve etik değerlerle sergileyebilir. Birey olarak ülkesini seven bir kişi; dürüst, çalışkan, toplum bilincine sahip, yardımsever, çevresine ve doğasına saygılı bir şekilde davranır. Ülkesinin çıkarlarını kendi çıkarlarının önüne koyarak, genel refaha katkıda bulunur.

Aile, ülke sevgisinin ilk öğretilerinin verildiği yerdir. Ülkesini seven bir aile, çocuklarına değerleri, yardımlaşmayı ve sorumluluğu öğretir. Çocuklar bu bilinçle yetişir ve ileride ülkesine faydalı bireyler olarak toplumda yerlerini alır. Yetişkin bireyler ise, toplum içinde rol model olarak çocuklara örnek davranışlar sergiler ve ülke sevgisini gelecek nesillere aktarır.

Çocuklar, ülkenin geleceğini temsil eder. Meraklı, öğrenmeye açık ve saygılı birer birey olarak büyütülmeleri, onların ileride ülkelerine faydalı bireyler olmalarını sağlar. Ailelerinin ve öğretmenlerinin rehberliğinde büyüyen çocuklar, topluma uyumlu ve sorumluluk sahibi bireyler olarak yetişir.

Gençler, bir ülkenin geleceğini şekillendiren en dinamik kesimdir. Ülkesini seven bir genç, eğitimine önem vererek kendini sürekli geliştirir, topluma faydalı bireyler olmaya çalışır. Öğrenciler ise, öğrenmeye olan meraklarını sürdürürken, ülkesine hizmet edecek bilgi ve becerilere sahip olmaya çalışır. Topluma olan borcunu, ileride iyi bir meslek edinip ülkesine katkı sağlayarak öderler. Bu bilinç, ülkenin ilerlemesinde en önemli etkenlerden biridir.

Yönetici ve siyasetçiler, toplumun ortak çıkarlarını gözeten, şeffaf, dürüst ve adil bir yönetim sergilemelidir. Kamu kaynaklarını israf etmekten kaçınarak, hesap verebilir ve katılımcı bir yönetim anlayışı benimsemelidirler. Karar alma süreçlerinde toplumsal refahı öncelik alarak ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasını sağlamaya çalışmalıdırlar. Makam hırsı, liyakatsizlik, torpil, fesat, neme lazımcılık, kayırmacılık, yandaşçılık, algı yönetimi, biat kültürü, ballı ihale alma, menfaat sağlama gibi olumsuzluklar vatanını seven yönetici ve siyasetçilerin içinde olabileceği bir durum kesinlikle değildir.

Ülkesini seven bir asker veya polis, görevini büyük bir özveri ve fedakarlıkla yerine getirir. Askerler ve güvenlik güçleri, ülkenin güvenliği için vatan sevgileri en üst düzeyde olarak canla başla çalışır. Hukuk çerçevesinde hareket ederek, ülkenin bağımsızlığını ve bütünlüğünü koruma sorumluluğunu taşırlar. Her türlü zorlukta görev bilinci ve disiplinle hareket ederler; bu da toplumun güvenliğini sağlar. Askerler ve güvenlik güçleri, ülkenin güvenliği ve vatandaşların huzuru için hayatlarını riske atan kahramanlar olarak görev yapmakla birlikte emekli askerleri de kapsayan statüler arasındaki mali etiğe uygun olmayan maaş, tazminat ve özlük hakları mağduriyetleri, hepsinin vatan sevgisinden asla bir zerre dahi eksiltmez. Bunun bilincinde olan vatansever komutanlar ve yetkililer de özellikle astsubay, uzman çavuş ve gazi sayılmayan kahraman askerlerimize yönelik mağduriyetlerin bir an önce giderilmesine yönelik önemli çalışmaları yapmaktadır.

Ülkesini seven çalışanlar, görevlerini en iyi şekilde yaparak ülke ekonomisine katkıda bulunur. Bu kişiler dürüst, çalışkan, iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uyan bireyler olmalıdır. İş disiplinine bağlı kalarak işyerindeki sorumluluklarını yerine getiren işçiler, ülkenin kalkınması için önemli bir katkı sunar. Alın terini son damlasına kadar vermek, kaytarmamak ve işini hakkıyla yapmak önemlidir. İş hayatında yer alan her birey, ülkesine ve ekonomisine katkıda bulunur. Çalışanlar, işlerini en iyi şekilde yaparak ve dürüst çalışarak katkıda bulunurlar. İşverenler ise, iş ahlakına uygun davranarak, çalışanlarına adil ücretler ödeyerek ve çalışma koşullarını iyileştirerek ülkenin ekonomik kalkınmasına destek sağlarlar. Yerli üretime önem verir ve ülke kaynaklarını verimli kullanır. 

İşverenler ve şirketler, işçilerinin haklarını gözeterek adil bir çalışma ortamı sağlamakla yükümlüdür. Aynı zamanda, ülkenin ekonomik gelişimine katkıda bulunmak için inovasyona ve üretime önem vermelidirler. Sürdürülebilir bir işletme anlayışı benimseyerek çevreye duyarlı olmalı ve toplumsal projelere destek olmalıdırlar. Vergi vermek kutsal bir görevdir. Vergiyi hakkıyla vermek ise en üst seviyede vatanseverliktir.

Öğretmenler, ülkenin geleceğini şekillendiren bireyleri yetiştirir. Ülkesini seven bir öğretmen, sadece ders anlatmakla kalmaz, aynı zamanda öğrencilerine milli değerleri, topluma ve çevreye saygıyı öğretir. Öğrencilerinin bireysel gelişimlerini destekleyerek, onları nitelikli bireyler olarak topluma kazandırır. Öğretmenlerin bu bilinçle yetiştirdiği öğrenciler, gelecekte ülkenin kalkınmasına önemli katkılar sunar.

Sağlık çalışanları, toplum sağlığını koruyarak ülkenin refahına katkı sağlar. Ülkesini seven bir doktor veya sağlık çalışanı, mesleki bilgi ve yeteneklerini en iyi şekilde kullanarak hastalarının sağlığı için çalışır. Toplum sağlığını koruma bilinciyle hareket eder; bu da bir ülkenin kalkınmasında hayati bir öneme sahiptir. Sağlık hizmetlerinde erişilebilirliği ve kalitesi ön planda tutar. İnsan hayatına saygı göstererek, hastalarına eşit muamele yapan doktorlar, sağlık hizmetlerinde adaleti sağlamalıdır. Aynı zamanda, bilgi ve becerilerini sürekli geliştirmelidirler.

Kamu görevlileri, ülkenin kalkınmasında ve kamu hizmetlerinde büyük bir sorumluluk taşırlar. Ülkesini seven bir memur veya bürokrat, dürüst, adil ve disiplinli bir şekilde çalışır. Kamu kaynaklarını verimli kullanır ve hizmet sunduğu halkın ihtiyaçlarını gözetir. Rüşvetten uzak durur, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine bağlı kalarak kamuya olan sorumluluğunu yerine getirir. Kişisel çıkarlarını değil, ülkenin çıkarlarını her zaman ön planda tutmalıdır.

Esnaf, çiftçi ve işçiler, ekonominin temeli ve sürdürülebilirliğini sağlayan gruplardır. Esnaflar, kaliteli hizmet vererek ve vergi sorumluluklarını yerine getirerek katkı sağlar. Çiftçiler, ülkenin tarımsal üretimini sağlayarak gıda güvenliğine katkıda bulunur. Esnaf, dürüstlük ve güvene dayalı ticaret yaparak toplumun sosyal dokusunu destekler. Esnafın hileli veya fahiş fiyat uygulamaktan kaçınması, ülkesine duyduğu saygının bir göstergesidir. Çiftçiler ise, ülkenin gıda güvenliğini sağlayarak ülke ekonomisine katkıda bulunur. Çevreye duyarlı bir tarım anlayışı benimseyerek sürdürülebilirliği gözetirler.
Ülkesini seven bir vatandaş, dürüst, sorumluluk sahibi, ve toplumsal değerlere saygılıdır. Vatandaşlık bilinciyle hareket eden her birey, kendi yetenek ve bilgi birikimi doğrultusunda ülkesine katkıda bulunur. Hem çevreye duyarlı davranır hem de toplumun refahı için çalışır.

Toplumun her kesiminden bireyler, ülkesine olan sevgisini eylemlerle gösterdiğinde, daha sağlam bir toplum yapısı ve daha güçlü bir ülke ortaya çıkar. Ülke sevgisi, yalnızca söylemde kalmamalı, çalışmalara, sorumluluklara, dayanışmaya ve etik değerlere yansımalıdır. Her birey, kendi alanında ülkesine hizmet ettiğinde, toplumda barış, güven ve refah artar; böylece ülke geleceğe daha güvenle bakabilir.

Toplum olarak da üç hastalıktan acilen kurtulmamız gerekir; lak lak, şak şak, dıt dıt…

LAK LAK : Boş laf üretimi ya da boş laf ile geçen dönem,
ŞAK ŞAK : Çıkar uğruna yalakalık ya da menfaat uğruna biat ve itaat etme,
DIT DIT : Hak etmediği parayı alma ya da parayı hak etmediği halde, haksız alma.

Özellikle seçimin olduğu siyasette, site yönetimlerinde ve dernek, vakıf gibi sivil toplum örgütlenmelerinde ortaya çıkmakla birlikte daha çok kişiliksiz, karaktersiz, vatan sevgisinden uzak, ahlak yoksunu, benliğini ve inancını kaybetmiş, kıt beyni egosunun emrine girmiş, paranın ve makam sahibi olma şöhretinin esiri olmuş, omurgasız, silik kişilerin bireysel ya da grup olarak; beslendikleri menfaat odakları ve ağa babaları için dillerini kullanarak boş ve hoş laf üretmeleri, ellerini kullanarak doğru ya da yanlış her söz ile eylemi alkışlamaları, klavye kahramanlığı yapmaları ve de yanlarında görüntü vererek desteklemeleri ya da verilen mutlak itaatin bedeli olan para ile payına düşen ganimeti sırtlanın avını mideye indirdiği gibi ceplerine indirme faaliyeti içinde olmalarını sizler gibi ben de yadırgamıyor değilim. 

Sayıları az da olsa ruhunu kaybetmiş bu zavallı soysuz kölelerin toplum içinde açtığı derin yarayı ne iyileştirebilir diye de sizlere bilhassa sormak isterim?

‘’Vebal’’ kelimesi bu ruhsuzlar için ne anlam ifade ediyor acaba?

Adalet temel taşı olmak üzere milli ve manevi değerlerimize sahip çıkarak, birlik ve beraberlik içinde daima güçlü ve daima uyanık kalarak, sorumluluklarımızın bilincinde, daha çok üreterek ve daha çok çalışarak vatan sevgimizi en üst seviyede güçlendirmeliyiz.

Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.