Handan IŞIKSAL'ın 6 Ağustos 2024 tarihli yazısı: Dönüşüm Felsefesi
Ülkeler, toplumlar gelişse de gerilese de dönüşüm, hayatın değişmez bir gerçeğidir ve bu gerçeğe ayak uydurmak mecburidir.
Geçen her gün, her dakika, her saniye dönüşüm içindeyiz ve yavaş adımlarla ilerleyen bu dönüşüme karşı çıkmaya bile fırsat bulamadan kapılıp öylece gidiyoruz.
Peki, neden?
Modern yaşamın getirdiği dönüşümle insanlar sürünün bir parçası haline geliyor. Sürüden ayrılmak demek, dışlanmak demek.
Dönüşüme itiraz ederek kendi özgürlüğünü bulmaya çalışmak, artık toplumlarda kabul edilebilir bir şey değil.
Tabiri caizse, çoğunluğa ayak uydurmak, toplumlarda kabul görmenin temel anahtarı.
Franz Kafka’nın en popüler eseri olan Dönüşüm kitabı bu konuya güzel bir açıklık getiriyor. Eserde iktidara ve kendine yabancılaşmış olan bireye yönelik yapılan vurgu ile iktidar ve toplum kendinden farklı olana, sürü olmayı reddedene bir böcek muamelesi yapıyor.
Toplum, tabuları yıkıp özgür düşünen, zincirleri kıran ve herkesten farklı olan kişileri her daim ötekileştirme çabası içine giriyor.
Yani Kafka’nın öyküsünde böcek muamelesi gören karakterin örneklerine dünyanın dört bir yanında rastlanılabilir.
Dönüşüme her zaman başkaldırmak kabul edilir bir durum olmasa da, içimizdeki özgürleşme isteğini de görmezden gelmemek gerekir.
Şunu da bilmek gerekir ki bu süreç bazı durumlarda, gelişim ve ilerlemenin temelidir.
Dönüşüm, hayatın her alanında karşımıza çıkan bir gerçektir. Bu süreci anlamak ve doğru yönetmek, hem bireysel hem de toplumsal olarak daha bilinçli ve etkili bir yaşam sürmemizi sağlar.