Kadriye CİRİTCİ'nin 23 Ağustos 2023 tarihli yazısı: Düğün Dernek İşleri

Bu zamanda evlenmek gerçekten artık çok zor. Ev kurmak, aile olmak herkesin hakkı ve her insanın hayali. 

Günümüzde mutlu bir yuvaya sahip olmak hem insani hem maddi açıdan zorlaştığı gibi, evlenip yuva kurduktan sonra gerektiği şekilde sürdürebilmek de her babayiğidin harcı olmaktan çıkıyor, âdeta çıkartılıyor. Türkiye gibi geleneksel ailenin hüküm sürdüğü, aile kavramının ön planda tutulduğu ve ataerkil toplumlarda evlilik hâlâ önemli bir statüyken evliliklerin azalıp boşanmaların artıyor olması çok üzücü. Bunun en büyük nedeni yine ekonomik koşullara dayanıyor. Yaz aylarında artan düğün dernek işlerinde azalma yaşanıyor. Diyelim ki evlenmeye karar verdiniz, yapılacak işler listesi uzayıp gidiyor. Beyaz eşya, mobilya, mutfak eşyası, halısı, perdesi, gelinliği, damatlığı, kınası, balayı derken tabii bir de en önemli olanı, yaşanacak bir evin hazırda bulunması. Önceden kendilerine ait bir evi bulunan çiftler bu konuda çok şanslılar. ‘Soğan ekmek yer, otururum’ sözü artık çok gerilerde kaldı. Farkındaysanız zenginlerin bile o şatafatlı düğünler yaptıkları dönemler azaldı, genellikle daha sade düğün törenleri tercih ediliyor. Her şeyde olduğu gibi devir, tasarruf devri. 

Gelelim düğünlerde gelin ve damada takılan takı meselesine. İnanın o hepsinden zor. Eskiden çeyrek altın takarken aman ayıp olur düşüncesi ile utanırdık. Şimdilerde öyle mi? Çeyrek takana madalya takmak lazım. Her geçen gün artan altın fiyatları birçok aileyi düğün zamanı kara kara düşündürüyor. Gözlemlediğim kadarıyla başlık parası, kız tarafından damat ve ailesinden talep edilen altın veya pırlanta gibi uzayan takı listeleri şimdilerde pek görülmüyor fakat ülkemizin bazı bölgelerinde ve aşiretlerde hâlen devam ettiğini görüyoruz. 

Bir dost meclisindeki sohbet esnasında bir arkadaşımız düğününü nasıl yaptığını anlattı. İlginç bir düğün hikâyesi var ve alışılmış düğünler dışında olan bu çok eğlenceli hikâyeyi siz değerli okurlarla paylaşmak istiyorum.

Eşi yabancı uyruklu olan arkadaşımız, ilginç düğün hikâyesini anlatırken hâlen o mutlu gününün heyecanını yaşıyordu. Hikâye şöyle gelişiyor: “Son zamanlarda arkadaş çevremde düğünü artıyla bitiren bir tek ben oldum. Düğün masraflarımı karşıladığım gibi artıya geçtim, herkes çok şaşırdı. Haydarpaşa Garı’nda bir arkadaşımın işletmeciliğini yaptığı kafeteryası vardı, tesadüfen müstakbel eşim ile birlikte bira içmeye oraya gittik. Düğünü nerede yapsak diye kara kara düşünürken kafeteryayı işleten arkadaşım ‘Burada yapın’ diye bize bir öneride bulundu. Karamsar düşüncelerden sıyrılıp bu harika teklifi değerlendirmek istedik. Açıkçası öneri bize ilaç gibi geldi ve heyecanla hazırlıklara başladık. Düğüne katılacak olan davetlilere sadece bira içmelerini ve biraların benden olduğunu söyledim. Bir gün önce resmi nikâhımız kıyıldığı için eşim üniversiteden hocasına nikâh memuru cüppesi dikti ve nikâh yeni yapılıyor gibi mizansen edildi, düğün pastamızı da kendisi yaptı. Düğün günü Haydarpaşa Garı’nda o anda orada bulunan Brezilyalı ünlü bir fotoğrafçı yanımıza gelerek tarihi bir mekânda yapılan ve ilginç bulduğu düğün törenimizi fotoğraflamak istediğini ve hiçbir ücret talep etmediğini söyledi, biz de kabul ettik. Düğünümüzde çektiği olağanüstü şahane fotoğraf karelerini sosyal medya hesaplarından paylaşarak birçok dünya ülkelerinde hem düğünümüzün hem de İstanbul’un tarihi yerlerinden biri olan Haydarpaşa Garı’nın görülmesini sağladı. Düğünümüze, tahmin ettiğimiz sayının üzerinde davetli, hediyeleriyle katıldı ve herkes çok eğlendi. Düğün bittiğinde tüm masraflarım fazlasıyla çıkmıştı. Eşim ve ben kendimizi çok şanslı hissediyoruz.” 

Şimdi üç çocukları var, çok mutlular hatta dördüncü çocuk yolda. Dostlarımızın böyle mutlu haberlerini duymak beni de onlar kadar mutlu ediyor. Geçtiğimiz günlerde yine ilginç bir habere denk geldim ve çok şaşırdım. Bir aile, yıllar önce başka bir aileye taktıkları altınları geri almak için dava açıyor ve kazanıyor, taktıkları altınlar aileye geri veriliyor.  

Nasıl bir çağa denk geldiysek, akrabalık, dostluk, arkadaşlık rafa kalkmış durumda desem de mağduriyeti olan binlerce aileye, kazanılmış bu davanın örnek olacağını düşünüyorum. 

Evlilik hazırlığı yapan ne çiftlerde ne de ailelerde heyecan kaldı. Borç harç başarabilenler hadi bir şekilde evlendiler diyelim. Ya sonrası?

Asıl iş o zaman başlıyor. Ağır ekonomik koşulların yaşandığı dönemlerdeyiz. Aile olmanın verdiği sorumlulukları yerine getirebilmek için çiftlerin maraton koşusu başlıyor. İleride dünyaya gelecek evlatlarını iyi koşullarda yetiştirebilmek için hesapla nasip arasında gidip gelecekler. İyi eğitim almalarını sağlamak için deyim yerindeyse saçlar süpürge olacak. Bir yandan geçim derdi, bir yandan ailelerini ayakta tutabilme mücadeleleri başlayacak. Evlilik, “evli, mutlu, çocuklu” aile olup 40 yıl aynı yastığa baş koymak, hayatın zorluklarını dayanışma ve fedakârlık içinde beraberce çözmektir. Mutluluğu, acıyı ve üzüntüyü paylaşmak, karşılaşılacak fırtınalara el ele karşı koymaktır. Sadece “bir düzenim olsun, çocuk sahibi olayım” demek değildir. Geleneksel aile yapısının, yerini çekirdek aileye bıraktığı dönemlerdeyiz. Aileler, kararları çocuklarına bırakıyorlar ve söz sahibi olmaktan uzaklaşıyorlar. Karar gençlerin, biz ailelere de kararlarına saygı duymak düşüyor.

Parayla mutluluk olmaz. Parasız da düğün olmaz. Ne diyelim? Yuva kurma hazırlığı içinde bulunan tüm çiftlere kolaylıklar, bol bol hediye takılar, ömür boyu mutluluklar diliyorum.

Saygılarımla…