R. Bülend KIRMACI'nın 12 Nisan 2023 tarihli yazısı: Ekonomik ve Fiziki Güvenlik!

TEHDİT EKONOMİDEN KAYNAKLI

Öyle bir Dünya’da yaşıyoruz ki, tüm ülkelerin birbirlerine borçları, dünya toplam ticaret hacmini geçmiş durumda. Bizim de ülke olarak borçlarımız “dünya çapında!” Vadesi kısa, faizi yüksek oranda. Önümüzdeki yıllar savaşlara da konu olacak. Sınırlarımızın güvenliği daha kapsamlı harcamalar gerektirecek. Dahası göç dalgaları bizim kentlerimize ve Akdeniz suları üzerinden Batı’ya vuruyor, vurmaya devam edecek gibi duruyor, bu da bütçelerde, harcamalarda ciddi açıklara neden oluyor… Gerçekte büyük “güvenlik açıklarının” yaşandığı bir dünyadayız… Fiziki güvenliğe en büyük tehdit iktisadi dengesizliklerden ve güvencesizliklerden kaynaklanıyor… Şimdi denklem buysa eğer, tüm devlet yönetimleri için kendi evlerinde daha yaşanılabilir bir yaşamı sağlamak, Dünya genelinde ise eşitlikçi, hakkaniyetli ticaretin ve kalkınmanın yollarını arayıp bulmak temel görev halinde beliriyor… O nedenle iki olguyu önemsiyorum; Birincisi, yeni bir Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Güvenlik Konseyi, ikincisi, Türkiye’de de etkin bir Ekonomik ve Sosyal Güvenlik Konseyi’nin ihdas edilmesi… Başarabilirsek, iç huzura da, dış barışa da katkıda bulunuruz… Başarmalıyız!

5 MİLYARA AÇLIK BİTİYOR, UYUŞTURUCUYA 2 TRİLYON HARCANIYOR

Yapılan kimi kaba hesaplamalara göre, Dünyayı gıda yokluğu ve açlıktan ve temel ilaç eksikliğinden esirgemek için 5 milyar dolar / yılda ihtiyaç varmış… Kerelerce belirttim; silahlanmaya her yıl bunun 50 katı para akıyor… Uyuşturucu ticaretine 2 trilyon dolar/ yıl gidiyor… Güvenliği fiziki anlamda sağlamanın yeterli sayılması, bölgesel, yerel çatışmalara ve toplu göçlere kapılar açıyor… Bu paradigmanın değişmesi gerek; güvenlik hem iktisadi, hem de fiziki (adli, silah gücüne dayalı, yasal) bir şemsiye olmak gerekir… Bir yazımda daha önce belirtmiştim: Kimi ahmak yönetimler, "ölümlü dünyada" insanların birbirini öldürmesinden başka bir düzen kuramadılar… Bizim buralarda derler ki; “fakiri doyurmak kolaydı, şu doymak bilmez baronlar ve emperyalizm olmasa…” Doğru değil mi? Elbette sonuna kadar doğru. Ne ki, her şeye sahip olma hevesinde ultra-kapitalizm ve insan kanından beslenen emperyalizm öyle kolaydan alt edilir gibi değil! Yıllar, nesiller, eğitim ve ekonomik özgürlük ister… Aydınlanma ve bilinçlenme gerekir… Yeterli değildir!

Şuraya bakın: BM'ye göre, 69 ülkenin çeşitli bölgelerinde 250 milyona yakın insan önümüzdeki yıl (2024) gıda yoksunluğu çekecek ve halen 45 milyon insan resmen aç!

Buna bir de iklim sorunlarını, kuraklığı ekleyin… Karamsar bir tablo! Gerçekten yeni bir dünya düzeni temel ihtiyaç… İnsancıl, hakça, savaşsız, sömürüsüz, soyguna kapalı, özgür düşünceye açık bir Dünya!

BÜYÜME, KALKINMA TEMEL MESELE

Böyle bir Dünya kurulması için Türkiye olarak katkılar yapmalıyız… Bizim tercüme ve tele-vole iktisatçılara değil, telif ve toplumcu iktisada ihtiyacımız vardırKalkınma bütüncül, paylaşım adil olmalıdır

Konuya/olguya “rakamdan bakan” “bize dikey büyüme gerek” der, ben insan ve toplum merkezli bakıyorum, büyüme, gelir dağılımı adaleti ve kişi başına milli gelir açısından tüm kesimlere onarıcı şekilde yansımalıdırBüyüme yatay ve dinamik olmalıdır

Evet nicedir, "Statik değil Dinamik Büyüme" anlayışını paylaştım. Yatay büyüme, gelir grupları arasında eşitlikçi dağılımı, dikey büyüme orta direk aleyhine, rastlantısal ve dar çapta sınıf atlamalarını getirir. İki yüz yeni dolar milyonerin, iki yüz bin yeni işsizin olur… Nihayet, halkçı, milliyetçi, sosyal adaletçi kalkınma esastır.

REFAHIN HAKÇA BÖLÜŞÜMÜ

Kalkınma ve refahın hakça bölüşümü temel ilkemiz olmalıdır. Türkiye, güçlü ordusu ve sanayisi ile yeni yüz yılda hak ettiği yeri mutlaka almalıdır. İnsancıl sosyal bir yaşamın inşası hepimizin asli görevidir.  Köyleri bereket dolan, şehirleri ışıl ışık yaşanan bir ülke ancak böyle mümkün olacaktır… Aynı anlayış dünya için de, diğer devletler için de geçerlidir… Daha adil ve eşitlikçi bir dünya, doğal varlıkların ve yer altı ve yer üstü kaynakların hakça değerlendirilmesiyle olanaklı olacaktır… Daha az borçlu, daha fazla ticaret yapan bir dünya matrisini, özgür düşünce ve iletişim olanakları ile geliştirmek mümkündür.

ETKİNCE ÜRETMEK ve HUZUR İÇİNDE KALKINMA

Bizde ve her yerde, gelir dağılımı düzeltilmeli, vergi hakkaniyeti, refah payı sağlanmalı, enerji ve eğitimde kamulaştırma uygulanmalıdır.  Tablonun tümü düşünülmeden toplumsal huzura ve ekonomide canlanmaya erişemeyiz. Etkince Üreten, Hakça Bölüşen, İnsancıl sol bir hayatın güveni içinde gençliği, emeklisi gönenen, birlik ve bütünlük içinde, emperyalizmin bileğini büken bir ve bütün Türkiye özlemimizdir. Aynı anda insana yatırım yapan, hizmetler kalitesinin vasatını tüm toplumlar için sağlayan, herkesin evinde doyduğu, geleceğinden emin bulunduğu, özgürce konuştuğu, ticaret yaptığı, sağlık ve eğitim olanakları açısından eşit imkanlara sahip olduğu, çevresi temiz, doğası esirgenen, gençleri yararlı alışkanlıklara yönlendirilen bir Dünyanın kurulması da insanlıkla birlikte ortak hedefimiz olmalıdır…