Mürvet KARA'nın 11 Mayıs 2024 tarihli yazısı: Elveda

Veda, hayatta bazı insanların kaçtığı bir durumdur. Ayrılık, vedalaşma her ne kadar birilerini geçmişte bırakmakla ilgili olsa da diğer yanıyla birilerini veya bir şeyleri hayatımıza kabul etmemizle alakalıdır.

Vedalar bazen memnuniyetsizlik, bazen de mecburiyetten kaynaklanır. Her iki durumda da bizden bir şey eksilip gider.

Memnuniyetsizlikten kaynaklanan ayrılıklarda, insanlarda bir rahatlama olurken mecburiyetten yaşanan ayrılıklarda burukluk ve hüzün duygusu hissedilir. İnsan, sonbahar (hazan) mevsiminde yapraklarını döken ağaç gibi olur. Hazan ve hüzün sözcüklerinin aynı kökten geldiğini belirtmeme gerek var mı?

İnsan bazen geriye dönüp bakmak istese bile şartlar uygun değilse bağrına taş basarak yoluna devam etmeyi seçebilir. Çünkü bazı ayrılıklarda insan, eğer geriye dönüp bakarsa bir adım daha uzaklaşamayacağını bilir. Bunu engellemek için sanki hiç ayrılık bahsi geçmiyormuş gibi, bazen bir elveda bile demeden çekip gitmek ister. Çoğu zaman gider de…

Bu sessizlik, karşı tarafça vefasızlık ve kolayca sırtını dönüp gidebilmek şeklinde algılansa da aslında yalnızca çaresizlikten kaynaklanır. İnsan gitmeyi o kadar istemez ki, kendine o kadar konduramaz ki, vedalaşmayarak aslında kendini cezalandırır. Kapıyı örter ve boğazına oturan yumruyu yutkunarak tüm gözyaşlarını da içine döker.

Eski bilginlere göre egzama bir ayrılık hastalığıdır. Bundan yeni Alman tıbbında da bahsedilir. Büyük kayıplar sonucunda insanın derisinin kalınlaşarak uzaklara düşen o kişiyle arasındaki mesafeyi azaltmaya çalıştığı söylenir. “Ayrılık, sonbaharın duygusudur” deriz, sonbaharda yaprakların dökülmesini ilginç bir hazla seyrederiz. Madde düzleminden mana düzlemine geçtiğimizde kendime şunu soruyorum: “Ayrılık duygusunu barındıran bu enstantaneden nasıl oluyor da haz alabiliyoruz?”

Acaba bizi ana rahminden dışarıya çıktığımız o güne geri götürdüğü için mi? Biz hep ölümlerin ayrılık olduğunu düşünürüz ama belki de doğum anı bir veda anıdır ve biz her hazan mevsiminde o hüzünlü ana geri dönüyoruzdur? Olamaz mı?

İnsan, tıpkı bir yaprağın ağaçtan kopup yere düşmesi gibi yeryüzüne düştüyse, ayrılık ontolojik olarak en temel duygumuz olmaz mı? O zaman var olmak için ayrılıklara ihtiyacımız vardır, diyebilir miyiz? İşte her şey burada gizli. O zaman...

Her elveda, yeni bir benin habercisi!