Elif Aybike DEMİR'in 21 Mart 2023 tarihli yazısı: Evlenmek ya da evlenmemek… Bütün mesele bu mu?
Son zamanlarda sıklıkla ebeveynlerin en büyük şikâyetleri arasında yerini aldığını fark ettiğim bir konu var, 20'li yaşlarının sonlarına gelmiş veya 30’lu yaşlarındaki çocuklarının evlenmemesi.
Telefon konuşmalarında ya da bir araya geldiklerinde birbirlerine yemek tarifi veren, günlük durumları takip etmek için sıradan şeyler konuşan anneler ve her seferinde memleketin hâlinden yakınan, her birinin ayrı ayrı dünyayı kurtarma projesi olan babalar, görüyorum ki artık en çok evlenmeyi reddeden çocuklarını anlatıyor sohbetlerinde. Bir süre sonra bu durumun yalnızca benim tanıdığım ebeveynlerden ibaret olmadığını fark ettiğim bir-iki örnekten bahsedeceğim.
Kadın hijyen ürünleri üreten bir firma ekibi de çalıştıkları ofiste “evlenmek/evlenmemek” konusunun çok fazla gündeme geldiğini gözlemlemiş ve “Acaba genelde durum nedir” diyerek kadınlara yönelik ufak çaplı bir sosyal medya anketi başlatmış. Ekibin yaptığı anketteki “Evlenmek istiyorum, çünkü…” cümlesi, en sık şu ifadelerle devam ettirilmiş:
1. Ailemin muhafazakâr görüşleri nedeniyle birlikte olduğum kişiyle istediğimiz gibi vakit geçiremiyoruz. Tatile gitmek gibi bir takım faaliyetleri yerine getirebilmek ve daha fazla kaliteli zaman geçirebilmek için evlenmek istiyorum.
2. Eşim evlilikle ilgili ön yargılarımı kırdı. Doğru kişi, seni “özgür kılandır.”
3. Hayatı paylaştığım biri olması fikrinden hoşlanıyorum fakat asla toplum baskısından dolayı evlenmem.
Yine aynı ankette “Evlenmek istemiyorum, çünkü…” cümlesine de şunlar sebep gösterilmiş:
1. Mükemmel başlayan uzun süreli ilişkilerim bir anda bitti. Annem ve babam ayrı. Muhtemelen ben de bir evliliği yürütemem ve boşanırım diye insanı çok yoran o süreçten çekiniyorum.
2. Evlenince hayatımın ve özgürlük alanlarımın kısıtlanacağını düşünüyorum. Kendi ayaklarım üzerinde durabiliyorum. Bu yüzden evlenmek istemiyorum.
3. Erkeklerle yapılacak hiçbir sözleşmeye güvenmiyorum fakat boşandıktan sonra toplumu boşanmış bir kadın olarak deneyimlemekten de korkuyorum. Yine de evlenme aşamasındayım, çünkü toplum, partnerimle yaşamama evlilik bağı olmadan izin vermiyor.
Bu durum yalnızca bizim ülke sınırlarımız içerisinde değilmiş. Konuyla ilgili karşılaştığım diğer bir örnek de Çin’den geliyor.
Şanghay’da bir doğum hastanesinin kurucularından olan bir ebe, ülkenin doğum oranındaki düşüşün, gençlerin çocuk sahibi olmak istememelerinin oldukça endişe verici olduğunu söylüyor. Ebe Zhang Lu, ülke nüfusunun yaşlanıyor olmasının, toplum üzerinde baskı oluşturduğunu aktarıyor.
Çin'deki “tek çocuk” politikasının 7 yıl önce sonlandırılmasına ve günümüzde insanların 2 ya da 3 çocuk sahibi olmasına izin verildiği hâlde birçoğu hâlâ bu düşünceden oldukça uzak. Dünyada 2,3 olan doğurganlık oranı, Çin’de 1,16.
Biraz önce sözü geçen hastanede doğum yapan bir kadın; toplumun, çalışan annelere karşı çok zalim davrandığını, birinin hem kendisi hem ailesi hem de kariyeri ile ilgilenmesinin çok zor olduğunu belirterek ikinci çocuk fikrinden uzak durduğunu aktarıyor.
İçerikte beni asıl hayrete düşüren, evlenmeyi reddeden çocuklara sahip ebeveynlerin Şanghay’da oluşturduğu “evlilik pazarı”. Aile kurmamaya akıl erdiremeyen anne-babalar, bu pazarda çocuklarına bir eş bulmak umuduyla çocuklarının özgeçmişlerini sergiliyor.
Bir not: Çin’de 25 yaş üstü bekâr kadınlara “artakalan” deniyormuş. (Ne münasebet?!)
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ülkemizde ortalama evlenme yaşı 2022'de kadınlarda 25.6, erkeklerde ise 28.2 olarak gerçekleşmiş. Bizim toplumumuzda anne-babalar sokaklarda “evlat pazarlama” yoluna gitmez onu biliyorum da… Her geçen gün yeni bir ev kurmanın, zorlaşmanın da ötesinde insana imkânsızlaşıyormuş gibi hissettiren şartlar altında bu ortalama evlenme yaşlarının daha da yukarılara çıkması durumunda ne gibi bir yöntem bulurlar onu tahmin edemiyorum.