Tuğba EROĞLU'nun 16 Kasım 2023 tarihli yazısı: Gurbetin Acı Suyunu İçenler

Gurbet nedir, neden insanın içini cız ettirir? Bazen sılaya, bazen eski bir dosta, bazense ana kucağına duyulan en büyük özlemdir gurbet. Okun düştüğü yer, oku savuranın durduğu yer, savrulan okun arandığı her yerdir.

Bizim oralarda gurbete gidenlere “Alamancı” derlerdi. Öyle havalı, öyle farklı gelirdi ki bana. Oysa bu kelimenin ardında çok daha farklı bir hikâye vardı. Gidenin gözü yaşlı, kalanınsa gözünün yollarda kaldığı öyle bir acı.

Bizim evde günler öncesinden başlar tüm hazırlıklar. Kızlarının geleceğini duyan annem tüm yıl ne hazırladıysa aynısını hazırlamak için koşturur durur. Yorgun bedenini unutur, ayrı düşülen gün sayısını sayar durur.

Gün doğmadan uyanır, sabahın ayazından korunmak için kat kat giyinir. Örme hırkasını, iş için giydiği şalvarını takıverir üstüne. Tandır ateşini, gurbetle yanmış yüreği gibi köz köz oluncaya dek yakar. Ömrü valiz hazırlamakla geçmiş, yollardan yıpranmış tekerlerin izleri yüreğine işlemiştir. Gurbetin acı suyunu içmiştir o.

Peki siz bilir misiniz gurbetin acı suyunu içenleri? Evlâtlarının dönmesini pencere önünde senelerce bekleyen büyükler, her kapı çalınışında yitiğinin gelmesi umuduyla heyecanla açılan kapılar, ayrıldığı yurduna kavuşmak isteyen nice yaratılanlar, gidip de dönmeyen canlar… Kömbeler, ev baklavaları, cevizli kurabiyeler, sarmalar, güveçler… Gün doğmaya başlarken hepsi hazır olur. Kaç kömbe hazır diye heyecanla sayar. Bana bahçeden seslenir, “Haber var mı, nerdeler?”

Heyecanla koşturur, telefonu da yanımızdan ayırmayız. Bir sene boyunca beklediğimiz o sesi duymak için can atarız. “Yaklaştık.”

Gurbetin acı suyunu içen annem heyecanla bir o yana bir bu yana koşturur. Ben ise tandır ateşinin isi sinmiş saçlarımı toplar, kavuşmalarımızın şahidi kapı eşiğinde oturur beklerim. Sanki bir koca sene beklememiş gibi ayrı bir heyecanla beklerim. O yarım saat durur sanki. Geçmez, geçmek bilmez. Zaman geçsin diye elimde küçük bir değnekle toprağa resimler çizerim. Yerdeki çakıllarla süslediğim evin çatısını tamamlarken bir de araba sesi duyar, gözlerim açılır, birden yerimden fırlarım.

Bizim evde kavuşmaların ayrı bir duygu seli olur. Kiminin sevinçten gözü yaşlı, kiminin yüreği çarparcasına heyecanlı… Gurbet, tarifi belki de en zor duygudur. Her birimiz başka anlatır, başka söyleriz. Öyle zordur ki gurbet, gittiğin yerde kuş ötse duymaz, tuz serpsen tadı tuzu olmaz.

Kavuşmalı gurbet ise başkadır, umudun vardır. Ama dönüşü olmayan gurbet öyle midir? O nicesini gelmez yola gönderir. Ayrılıktan zoru da ölümdür. Umudun kesilir, gözünün de yüreğinin de yaşı dinmez. Gözünün içine baktığın sevdiklerini toprağın altına koyar, sevdiğinin kokusunu üzerinde biten çiçekte aratır. O çiçekse artık gurbetin suyu ile sulanır.