R. Bülend KIRMACI'nın 31 Mayıs 2023 tarihli yazısı: İstanbul'un Fethinin Düşündürdükleri
Çağ kapatıp, yeni çağı açmak tarihimizde bize nasip olmuş bir şereftir.
1453 yılında Bizans surlarına dayanan Fatih’in ordularına iyi bakın!
Ahlaken çürümüş, rüşvete boyanmış, ezaya bulanmış Bizans’ın yıkılışı, aynı zamanda Haçlı ordularının da, engizisyonun da, Kilisenin baskısının da, zamanının ırkçılığının da yıkılışıdır.
Fatih’in orduları, “Yetmiş iki milleti bir gözle gören” Anadolu Türkleri kadar, nice başka etnik kökenden gelen ancak bir potada ayrımsız kaynaşmış cengaverlerin ordularıdır…
Neferler ve komutanlar arasında hiçbir ayrımcılık sergilenmeyen bu ordular, yönettiği halka korku salan, bağda bahçede, tarlada sabanda ne varsa soyan gerici ve baskıcı Doğu Roma’yı tarihin çöplüğüne yuvarlamıştır.
Tarihin çöplüğüne yuvarlanan salt askeri bir güç değil, köhnemiş statik bir anlayıştır!
Bu anlamda, astrolojiden psikolojiye, güzel sanatlardan yabancı dillere köklü bir eğitim almış Fatih, gericiliği, ilkelliği, sömürüyü yenmiştir. Bu Osmanlı’nın olduğu kadar Balkanlardan Magrib’e bütün ezilmişlerin de zaferidir. Boğazı karadan aşan gemileri gibi Fatih, denizleri aşan enternasyonal bir zafer kazanmıştır: Ortaçağ’ın kapıları kapanmıştır…
O çağda Bizans-Osmanlı savaşı gericilik ile ileri olanın savaşıdır. Gerçekten “fetih” sonrası yasa önünde eşitlik getirilmiş, din, dil, etnik köken ayrımcılığına son verilmiştir. İmparatorluğun devlete kayıtlı toprak sistemi geçerli olmaya devam etmiş, gayrı-müslim tebaa, makul vergilerle muamele görürken, ticaretten toplum yaşamına katılım olanaklarını alabildiğine genişletmiştir…
Bizans, çağının İngiltere’si, sonranın Amerika’sı, yakın dönemin Avrupa Birliği veya dünya coğrafyasında emperyal refleksleri olan gücüdür… Fatih’in Osmanlı’sı ise, devrimcidir. Hazreti Muhammed Peygamberimiz gibi devrimcileşmiştir… Sonrasında devrimci ay yıldızlı sancağı Atatürk açacak ve buharın, demirin, ticaret gemilerinin, armadaların, ancak diğer yanda sömürünün, işgallerin, faşizmin, insan kanı ve teni üzerinde parasal çıkarların dünyasında, emperyalizme karşı insancıl ve hakça -öncesiz ve sonrasız- en büyük zaferi tarihin şanlı sayfalarına yazdıracaktır…
Evet, İstanbul’un fethi, gericilik ile ileri olanın, hurafelerle aklın, baskılarla özgürlükçü anlayışın, devlet erkini kötüye kullanmakla adil olmanın, ırkçılıkla insancıllığın savaşıdır.
Bu savaşı Haktan ve Halktan yana olan ordular kazanmıştır. Her karanlığın ardından doğan bir güneş olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır. Üzerinde güneş batmayan anlayış da budur. Gelecekte de bu savaşım sürecek ve insanlık daha adil, daha yaşanılabilir dünya için güçlerini birleştirecektir…
Sonuç olarak;
İstanbul'un fethi çağına göre ilerici olanın gerici, dinci, rüşvetçi, karanlık, kozmopolit, komprador Bizans’ı yenmesidir,
Fatih, sanata, şiire, ilme değer veren kişiliğiyle ve ordularıyla, inanç ve yaşayış özgürlüğünü ve o günün yasal düzeninde hukuk karşısında eşitliği getirendir.
Ortaçağı bitiren dönüm noktası, ilericilik ile gericiliğin savaşıdır.
Bu topraklarda bin yılların savaşımı, cehalete, Arap veya Batı hayranlığına, devlet gücünü kötüye kullanılmasına, nihayet emperyalizme ve her türlü sömürüye karşı halkın ve Ulusun bitmeyen savaşıdır…
Atatürk, zaferlerimizin tümünü temsil eden en büyük zaferlerin mimarı, Atatürk görkemli uygarlığımızın dünyaya ışık tutan insancıl halkçı demokrat bilimsel büyük sesi ve önderidir…
İstanbul, mazide bizim, atide bizimdir ve elbet insanlığın da incisidir.