Betül Gökçe AKGÖL'ün 19 Temmuz 2024 tarihli yazısı: Kadınlar Ülkesi

Charlotte Perkins Gilman’ın dünyada iz bırakan yapıtı “Kadınlar Ülkesi.”  Gilman, 20. yüzyılın başlarında yazdığı bu eserinde, geleneksel cinsiyet rollerini sorgulayarak ve kadınların toplumsal yerini keşfederek dikkat çekici bambaşka bir dünya inşa ediyor. Eser, erkek egemen toplumun karşısına, kadınların kontrolünde bir ülke olan Herland’ı çıkararak, toplumsal yapı, cinsiyet rolleri ve insan ilişkileri üzerine derinlemesine bir analiz sunuyor. Kadınların gücünü, dayanışmasını ve toplumun sürdürülebilirliğindeki etkisini incelerken, Gilman, okuyucuları düşündürmeye ve cinsiyet algılarını sorgulamaya teşvik ediyor.

“Kadınlar Ülkesi”, bir feminist ütopya romanı olarak biliniyor ve hikaye, Herland’de geçiyor. Bu ada, kadınlar tarafından yönetilen, erkeklerin olmadığı bir toplumu temsil ediyor. Roman, üç erkek karakterin bu izole toplumu keşfetmesiyle başlıyor. Bu erkekler ise bir antropolog, bir psikolog ve bir coğrafyacı. İzole edilmiş Herland toplumunu keşfetmek ve anlamak için bu adaya seyahat ediyorlar. Herland kadınların her türlü rolü üstlendiği, kendi kendine yeten ve eşitlik temelli bir yapıya sahip. Kadınlar fiziksel güç, bilgi, beceri ve liderlik rollerinde erkeklerle eşit düzeyde yer alıyor. Bu durum, kadın-erkek ilişkileri, annelik, eğitim ve toplumsal yapı gibi birçok konuda geleneksel cinsiyet rollerini sorgulamalarına neden oluyor.

Roman, bu farklı toplum yapısını keşfeden erkeklerin gözünden anlatılırken, Herland’ın idealist yapısının yanı sıra kendi toplumlarının eksikliklerini ve kadın-erkek ilişkilerindeki sorunları da sorguluyor. Gilman, eserinde kadınların toplumdaki rollerini ve kadınların erkeklerle eşit olduğu bir dünyanın mümkünlüğünü ele alıyor.

“Kadınlar Ülkesi”, feminist düşüncenin yanı sıra toplumsal cinsiyet rolleri, eşitlik ve insan ilişkileri üzerine derinlemesine bir düşünce sunuyor. Bu kitap, kadın-erkek ilişkilerini, toplumsal yapıyı ve cinsiyet rollerini sorgulayan önemli bir eser olarak kendine yer buluyor. Gilman’ın hikayeyi bir erkek bakış açısıyla anlatması, aslında kendi dönemindeki Amerika toplumu hakkında sosyal bir yorum sunmasını sağlıyor. Anlatıcı, kendi ülkesini ve kadınlara bakış açısını komik bir şekilde aktarıyor. Kitap feminizm ve ataerkil bir toplumda kadın olmak ile ilgili bir başyapıt adeta. “Kadınlar Ülkesi,” döneminin cinsiyet rolleri, toplumsal yapı ve kadın-erkek ilişkileri üzerine derin bir inceleme sunuyor.