Mehmet KÜÇÜKEKEN'in 18 Eylül 2023 tarihli yazısı: Kandırmak, Aldatmak ve Çalmak!
* Müşteriyi kandırmak, etik değil!
* Anneyi kandırmak, bu en kolay olan!
* İnsanları aldatmak, vebali çok büyük! İnsanları aldatmak güldürmekten daha kolaydır.
* Savaşta düşman ordusunu aldatmak! Takdire şayan bir durum!
* Futbol maçında taktik olarak rakibi aldatmak! Oyunun konseptinde var.
* Yumurta versin ya da çabuk büyüsün diye ısı ve ışıkla tavukları aldatmak! Siz karar verin!
* Kendini kandırmak! Aptalca bir durum. İnsan başkalarını kandırmak idmanını ilk önce kendinde yapar.
* Halkı kandırmak! Yorum yok…
* Hakk’ı kandırmak! Hakk, kanar mı?
Bir zamanlar Çin'de yaşlı bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüştü ki, dayanamayıp bir elma çaldı. Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere İmparator'un karşısına çıkardılar. Hırsız imparatoru görünce ona şöyle dedi;
- Değerli efendim, çok açtım, dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak.
İmparator dudak bükerek ve birazda alaylı bir ifadeyle;
- Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki?
Hırsız, avucunun içindeki elma çekirdeğini uzattı ve;
- Bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz.
İmparator kahkaha atarak;
- Ek o zaman, altın meyveleri görünce affedeyim seni.
Yoksul ve yaşlı adam;
- İmparatorum bu tohumu ben ekemem çünkü ben bir hırsızlık yaptım.
Bu tohumu ancak, ömründe hiç çalmamış, hırsızlık yapmamış, başkalarına hiç haksızlıkta bulunmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni zehirler, tarif edilemez acılarla öldürür. İmparatorum, bu tohumu ancak siz ekebilirsiniz.
İmparator irkildi, suratını astı, bir süre düşündü, sonra kızgın bir sesle;
- Ben imparatorum bahçıvan değilim, o tohumu başbakana ver, eksin de altın meyveleri görelim.
Yoksul adam, tohumu başbakana uzatınca başbakan telaş içerisinde imparatora dönüp itiraz etti.
- Ben ekim biçim işlerinde çok beceriksizim efendim, sihirli tohumu ziyan ederim. Bence bu tohumu hazinedar eksin.
Hazinedar da hemen bir bahane buldu ve bu görevi başkasına devretti.
Sırayla orada bulunan herkes sudan bahanelerle tohum ekme görevinden kaçındılar.
Sonra İmparator, doğan sessizliğin içerisinde bir süre düşündü. Başını çevirerek başbakana, hazinedara ve bütün görevlilere dik dik baktı;
- Hadi bakalım bu hırsız bahçıvana tohumun nasıl altın meyve verdiğini hep birlikte gösterip, onu sevindirelim.
Cebinden bir altın çıkarıp yoksul adamın tutması için attı.
Herkesin ceplerinden sessiz sedasız birer altın çıkarıp adama vermesini dikkatle izledi. Sonra da gülerek;
"Gidebilirsin be adam, bugünlük bu ders hepimize yeter." dedi.
Her yerin karmakarışık olduğu şu günlerde tohumu ekecek temiz kimse var mıdır çevremizde ne dersiniz?
Aldatmak, kandırmak ve çalmak: Farkına vararak ya da farkına varmadan hatta yanlış olduğunu bile bile, toplumu, kanunları umursamadan; inanç ve din üzerinden, milli ve manevi değerler üzerinden, makam ve konum üzerinden, bireysel ya da işbirliği içinde, az ya da çok, maddi ya da manevi (ödül, unvan, tercih), para ya da malzeme, mesai (yavaş iş yapma, uyuma, kaytarma) ya da zaman (geç gelme, erken çıkma, izin, istirahat), durum (açık kalan elektriği söndürmeme, kışın açık kapı ve camı kapatmama) ya da hal (kendisi için ekstra ısıtıcı, soğutucu, şarj aleti kullanma), beden yorgunluğu (dışarıda çok efor saf edip, ek işte çalışıp, vücut olarak işte olma hali) ya da (düşünce ve aklen kendini işe vermeme), zikren (iş yerinde dedikodu, moral bozma, şikayet) ya da fikren (başkasının projesini çalma, işi başkasına kakalama) gibi uzayıp giden listede literatürlere yansımayan şekilde ve büyüklüğünü ölçemeyeceğimiz kadar devasa boyutlarda aldatma ve kandırma varsa; çalmanın boyutlarını hesap etmeye değil bizim hafızamız bilgisayarların belleği yetmez diye düşünüp, Cervantes gibi ifade edenlerden biriyim diyebilirim.
…
Şeytan giderken Don Kişot bağırdı;
- Bir dakika bekle! Sana son bir soru daha soracağım.
- Sor bakalım. dedi alaycı bir sesle Şeytan.
- Ormanda savaş naraları atanlar senin adamların mıydı?
- Elbette, benim adamlarım çoktur!
- İyi ama ‘’Allah Allah’’ diye bağırıyorlardı?
- Ne sandın ya!.. ‘’Şeytan Şeytan’’ diye mi bağıracaklardı? Bizim işimiz bu; Aldatmak, daima aldatmak!
Herkesi bir defa, bazılarını her zaman aldatabilirsiniz. Ama herkesi her zaman aldatamazsınız.
Rastlantı diye bir şey yoktur. Rastlantı aldatmacası vardır.
Derler ya;
‘’İşiniz, gücünüz rast gelsin.’’