Kadriye CİRİTCİ'nin 28 Kasım 2023 tarihli yazısı: Kel Başa Şimşir Tarak

Tarakçılık, Sakarya bölgesinde ön plana çıkmaktadır. Sakarya'da az sayıda usta tarafından el emeğiyle üretilen şimşir tarağı ve kaşığı "bakteri üretmeme", "besin değerini düşürmeme" özellikleriyle dikkati çekmektedir. Bir zamanların gözde mesleklerinden olan kaşık ve tarak oymacılığı, teknolojinin gelişmesiyle neredeyse kaybolmaya yüz tutmuştur. Yörede yaşayan yaşlılar, tarak kullanma alışkanlığının saçta kepeklenmeyi, dökülmeyi, bitlenmeyi önlediğini söylemektedir. Şimşir tarak, geleneksel saç bakım aracı olan doğal bir taraktır. Doğal şimşir ağacından yapılan bu taraklar, saçları düzgünce taramak ve saç derisine masaj yapmak için kullanılmaktadır. Yörede tarak; Şimşir, Gürgen, Armut ve iyi cins Ceviz ağacından yapılmaktadır. Şimşir ağacı beyaz renk, sert ve dayanıklı olduğundan daha çok tercih edilmektedir.

Günümüzde kullanılan pek çok atasözü ve deyimin geçmişini hep merak ederim. Şimşir aslında kılıç anlamına gelmektedir. Bu ağaç genellikle peyzaj ve bahçe tasarımında süs amaçlı kullanılmaya devam edilmektedir. Dallarına istenilen şekli vermek oldukça kolay olduğu için arzu edilen biçimde budanması da mümkün olmaktadır. Bu nedenle lokanta, restoran, site, konut, otel ve tesis gibi farklı alanlarda bahçenin ve peyzajın daha estetik görünmesi için kullanılmaktadır. Sert ve dayanıklı olması nedeniyle mobilya oymacılığında, cetvel ve tarak yapımında hâlen Şimşir ağacı tercih edilmektedir.

“Kel başa şimşir tarak” deyimi genellikle birçok ihtiyacı dururken gereksiz yere gösterişli şeyler alındığında söylenen bir söz olarak da bilinmektedir.

Her Atasözünün bir hikâyesi olduğu gibi şimşir tarağın da elbette bir hikâyesi mevcuttur. Çıkış yeri bir halk hikâyesine dayanmaktadır. Merakınızı gidermek için haydi buyurun hikâyeye…

Eskiden zengin bir aile, kızlarını gelin ediyormuş. Oğlan evine, âdet olduğu üzere, bohça bohça hediyeler gitmiş. Kayınvalide, iki görümce ile eltilere, yaş ve aile içindeki durumlarına göre; altın, gümüş kaplamalı, fil dişi ve şimşir taraklar, diğer armağanlarla birlikte verilmiş. Küçük elti ağır ve ateşli bir hastalık geçirdiğinden saçları dökülmüş. Aile içindekilerden başka kimsenin, kadıncağızın kelliğinden haberi yokmuş. Kendisine verile verile şimşir tarak verilmesi, küçük eltinin çok canını sıkmış. Kelliğini unutup armağanları getiren kadına sızlanmış: “Herkese altın, gümüş tarak, bana da şimşir öyle mi? Yeni gelin, “Daha bu eve adımını atmadan benimle uğraşmaya başladı" diye düşünmüş. Oğlan anası, gelininin bu hareketinden utanmış ve üzüntü duymuş. O kızgınlıkla çıkışmış: “Seninki gibi kel başa, şimşir tarak çok bile" deyivermiş.

Her ne olursa olsun biri için onurunu zedeleyici söz söylemek ve davranışta bulunmak bana çok üzücü geliyor. İnsanlara karşı davranışlarımızda ne kadar nezaketli olur ve üslubumuza dikkat edersek, toplumda da aynı derecede saygın insan olarak itibar görürüz. Sonuçta insanız, bugün başkasına yapılan saygısızlık, yarın bizim de başımıza gelebilir ve üzülürüz.

Sevgi ve saygıyla…