Handan IŞIKSAL'ın 28 Mayıs 2024 tarihli yazısı: Kintsugi: Bir Dönüşüm Felsefesi
Kusurları mükemmelleştirme sanatı olarak da açıklanan kintsugi sanatı, yalnızca sanat olarak kalmamış, zamanla bir hayat felsefesine dönüşmüş.
Eski bir Japon felsefesi olan kintsugi, yalnızca Japon kültürünü değil farklı kültürleri de etkilemiş.
Kintsugi, kırılan bir nesneyi, eskisinden daha güzel ve fonksiyonel hale getirmeyi amaçlar.
Bu felsefeye göre kırılan nesneler değer kaybetmez aksine onarılıp eskisinden daha güzel bir hâl alır.
Kırılan objeler, kırıldıkları yerden toz altın, gümüş veya platin ile yapıştırılır. İşlem, kırılan yerleri gizlemek üzerine değil aksine kırıldıkları yerlerin gösterilmesi üzerine gerçekleştirilir.
Yaşamın kusurlarını ve kırılganlıklarını kabul eden bu yaklaşımın, sanatın hikâyesi de Japonya’ya dayanıyor.
Bir Japon komutanının çok sevdiği çay fincanının kırılması üzerine komutan, fincanın onarılmasını istiyor. Dönem koşullarınca onarılan fincanın yeni hali, komutanı memnun etmiyor ve zanaatkârlardan estetik bir onarım talep ediyor.
Zanaatkârlar fincan üzerinde kırık yerlerin onarımını altın ile yapıyor. İşte böylece komutanın fincanın yeni halini beğenmesi üzerine Kintsu sanatı ortaya çıkıyor.
Bu felsefe aynı zamanda yeniden, daha iyi bir doğuşu temsil ediyor. Tıpkı onca kırılmaya, parçalanmaya rağmen yeniden onarılıp daha güzel bir hâl alan insanlar gibi…
İnsanlar da hayatında derin izler bırakan yaralar alır. Bu yaraları gizlemek yerine onları güzelleştirip göz önüne çıkarmak, bizleri eskisinden daha güçlü yapar.
Kırılganlıklar kaçınılmaz üzüntülerdir her birimiz için. Kintsugi felsefesi, bizlere yokluğa gidişi değil kırıldığımız yerden devam edebilmeyi öğretiyor.
Yeniden varolma çabası, başka bir deyişle eskisinden güzel, yeni bir doğuştur…