Nesrin YARIM ÖZOĞLU'nun 27 Kasım 2023 tarihli yazısı: Komşulara Ne Oldu?

Küçüklüğümüzde en güvendiğimiz insanlardı. Bayramlarda, kandillerde ya da başka özel günde ilk onları tebrik eder, büyüklerimizin ellerinden öper, küçüklerimizle kucaklaşırdık. Birlikte uçsuz bucaksız iftar sofralarında buluşurduk. Çocuğumuzu ilk onlara emanet eder, hastalıkta bir tas çorbayı paylaşırdık. “Kokmuştur” deyip ocağımızda pişeni dağıtmayı alışkanlık etmiştik. Sahi ne oldu o komşulara, komşuculuğa? Şimdi birbirini tanımayan, birbirini boğazlayan komşular türedi. İnsanlık bu hâle mi geldi yoksa komşulara bir hâl mi oldu?

Alt komşusunun ağlayan bebeğinden rahatsız olan mı dersiniz, üst komşunun yürüme sesinden rahatsız olan mı? Evet evet çoluk çocuğun koşturmasından, televizyonu yüksek sesle dinlemesinden rahatsız olanlarla çok sık karşılaşırız. Dairede oturmanın tuzu biberidir aslında bu şikâyetler. Ama artık öyle bir boyuta geldi ki yeni doğum yapmış kadının kapısına bir tas çorba götürüp ihtiyacını sormak yerine bebeğinin ağlamasından duyduğu rahatsızlığı dile getirenler var. Topuklu ayakkabı ile yürüyen insandan şikâyetçi olunmasını anlarım da üst kat komşusunun yürümesinden rahatsız olanı duyduğumda çok şaşırmıştım. İnsan evinde yürümeyecek de ne yapacak? İnsanlar uçmaya başladı da benim mi haberim yok? Çocukları özel eğitime ihtiyaç duyan insanlara, yapılan baskılara değinmek bile istemiyorum. Dairelerde oturan insanların şikâyetleri yüksek sesin, gece yarısı yaşanan bağırış çağırışın çok ötesinde. Sanki herkes doğa ile iç içe müstakil bir evde oturup sessizliği dinleyebilecekmişcesine çok katlı, çok imkânlı sitelere taşınıyor. Sonra şikâyetler birbirini kovalıyor.

Geçtiğimiz günlerde şehrimizde iki farklı cinayet gerçekleşti. İkisi de komşusunu katleden insanların haberi. Hem de öyle ki çoluk çocuk demeden dehşet saçtılar. Üstelik bunu çocukların gözü önünde yaptılar. Nereden bulduklarını bilmediğim ve son yıllarda hemen hemen tüm cinayet haberlerinde başrolü oynayan, bazı insanların sokak ortasında ellerine alıp gözdağı verdiği, havaya sıktığı, düğün, asker uğurlamalarında da sık sık gördüğümüz pombalı tüfeklerle yaptılar bu cinayetleri.

Önce Sincan’da üst komşusunun ses çıkarttığı gerekçesiyle sinirlenen bir adam, aynı aileden 5 kişiyi ateş ederek katletti. Tek başına yaşayan T.Ü., “çocukları gürültü çıkartıyor” gerekçesiyle üst kattaki komşularının evine giderek şikâyette bulundu. Taraflar arasında çıkan tartışmanın ardından 72 yaşındaki Ü, evinden aldığı pompalı tüfekle gelip ailenin üzerine art arda ateş açtı. Saçmaların isabet ettiği aileden babaanne 71 yaşındaki Behiye T., 41 yaşındaki Hamdi T., 40 yaşındaki Sunay T. ve çocukları 13 yaşındaki Mustafa T. ile 11 yaşındaki Ceyda T. hayatını kaybetti. Olayda evin 3 yaşındaki otizmli çocuğu ise sağ kurtuldu. Bu olaydan üç gün sonra Keçiören’de bir adam asansör tamiri ve gürültü nedeniyle çıktığı iddia edilen tartışma sonrasında bir aileden baba ve 15 yaşındaki evladını pompalı tüfekle öldürürdü. Öfkesini dindiremeyen adam, evin hanımı ve apartman yöneticisinide yine aynı pompalı tüfekle yaraladı. Vah gidene... Şu iki olayda da ölen evlatların yaşlarına bakar mısınız? Ne için? “Gürültü” çıkartıyorlar diye. Bunun için insan öldürülür mü? Hadi canına tak etti. Bunun yasal yolları yok mu? Şikâyet mercileri yok mu? Türlü türlü yolları yok mu? İnsan nasıl kıyar torunu yaşındaki bu çocuklara ya da nasıl böyle bir korku bırakır geride kalan çocuklara?

Peki bu pompalı tüfekler nasıl bu kadar çok insanın elinde olmaya başladı? Bence önce bu konu araştırılmalı. Birçok cinayetin başrolünde olan bu tüfekleri temin etmek bu kadar kolay mı? Saçması, mermisi her ne ise bir kişi kolaylıkla alabiliyor mu? Bakın bu bilinçsiz silahlanma birçok cana kıyacak. Önce bu konunun bir ele alınması şart. Yoksa türlü bahanelerle birbirini sevmeyenler, canlara kıyacak. İnsan hayatı bu kadar kolay olmamalı. Bir evlat kolay yetişmiyor. Bir vicdansızın tüfeğinden çıkana kurban gitmemeli. Eski komşuluk hayatına dönemiyorsak bile en azından can güvenliğimiz korunmalı.