Betül Gökçe AKGÖL'ün 5 Temmuz 2024 tarihli yazısı: Küçük Prens’ten Hayat Dersleri
Şanslı olanların çocukken tanıştığı, çok geç tanışanların hayran olduğu, asla çocuk kitabı olmayan çocuk kitabı. Bence bildiniz: Küçük Prens. Barındırdığı felsefelerle her yaş tekrar okunması gereken, her okunduğunda kişiye yeni bir yol açan, farklı bir algı yaratan Saint-Exupéry’nin mükemmel eseri.
"Küçük Prens", dünya çapında 140 milyon kopya satış yapmış bir kitap ve içinde yetişkinliğe giden yolu aydınlatan derin dersler barındırıyor. Bu eser sadece çocuklara nasıl büyüyeceklerini değil, aynı zamanda yetişkinlere de nasıl 'iyi' bir yetişkin olacaklarını hatırlatıyor.
“Le Petit Prince”in bizi nasıl yetişkinliğe hazırladığını hatırlatmak istedim. İşte Küçük Prens’in bizlere verdiği bazı hayat dersleri...
Hayat derslerinden ilki bakmaya değil, görmeye çalış. Örneğin, çöldeki pilot, fil yutmuş bir boa yılanı çizdiğinde, etrafındaki büyükler bir şapka gördü. Büyüklerin yorumları cansız ve donuk, hayal güçleri ise çoktan onları terk etmişti. Yetişkinler görmeyi ve hissetmeyi terk ettiği için pilot bu muhteşem kariyerinden vazgeçti.
Gerçek duyguları saklamak daha önemli şeylere bedel olabilir. Mesela, Küçük Prens beslediği ve baktığı gülüne yeni gezegenler keşfetmek istediğini ima ettiğinde, gülü ona ihtiyacı olmadığını ve kendi başına idare edebileceğini iddia etti. Küçük Prens, gülün saçma davranışlarının sebebinin incinmesi olduğunu fark etmesine rağmen onu terk etti. İlk uğradığı gezegende, tüm gezegen nüfusunu kaplayan ve kendini her şeyin hükümdarı sanan kralla tanıştı. Küçük Prens ne yaptığını tam olarak kavrayamasa da kral ona kendini yargılamanın başkalarını yargılamaktan çok daha zor ve çok daha önemli olduğunu öğretti.
Unutmak için içmek berbat ve zayıf bir çaba. Hatırlayalım, unutmak için içen ayyaş adam utandı. Ayyaş utandı çünkü içiyordu. Küçük Prens, çiçek ekmek gibi çok daha heyecan verici şeyler yapmak varken gününü içerek geçiren adamı garipsedi.
Bizim için büyümek sonsuz bir kısır döngü ve büyümek her zaman kederli. Hayat su gibi akıp geçiyor. Keşfetmek için içgüdülerini takip et. Küçük Prens, uzak diyarları araştırmakla çok meşgul olduğu için kendi dünyasını keşfetmeyi reddeden bir coğrafyacıyla karşılaştığında öğreniyoruz ki keşfetmek istediğimiz yerleri araştırırken aslında hiçbir yere gitmemiş olma tuzağına düşmek çok çok kolay.
Sevdiklerinizin yerini hiçbir şey dolduramaz. Küçük Prens, güzel güllerin bulunduğu bahçenin ortasında bile kendi gülünü düşünmekten vazgeçemiyor. Hiçbiri kendi gülünün yerini tutmuyordu. Bazen sevdiklerinizin özgürce uçmasına izin vermeniz gerekir. Bazen insanların gitmelerine izin vermeliyiz, çünkü onları tutmak, onları kapana, kafese koymak, tutsak etmek gibidir. Bu noktada onları salıvermek gerçek aşkın en doğru ispatı olacaktır...
İşte Küçük Prens, yalnızca çocuklara değil biz yetişkinlere de hala yol göstermeye devam ediyor.