Baha YILMAZ'ın 20 Şubat 2024 tarihli yazısı: Maden Dağı Dumandır

Anadolu insanının tarihi, bir sessizlik tarihi gibidir. Ne zaman bir sıkıntısı, derdi olsa susturulmuştur. Fukaralığı her dönem başına türlü melanetlerin gelmesine sebep olmuştur. Kendisi istememiştir fakirliği. Kim ister ki fukaralığı…

Bu fukaralıktandır ki suistimal edilmiştir. Kimi zaman zorla kimi zaman maddi imkanlarla…

Geçtiğimiz günlerde Erzincan İliç’te yaşanan toprak kaymasında 9 işçinin yüz binlerce ton toprağın altında kaldığını öğrendik. İçimiz yandı. Dokuz ailenin ocağı söndü.

Tam anlamıyla bir anomi yaşıyoruz. Toplumsal normlardan ve kimliklerden çok derin bir kopuşun içindeyiz. Bu meseleyi daha sonra irdelemek kaydıyla buraya not düşelim ve yaşananları acı da olsa hatırlamaya çalışalım.

Olan biteni medyadan öğreniyoruz. Onun da bir kısmını sosyal medyadan bir kısmını ise muhalif olan medyanın yayınlarından anlamaya çalışıyoruz. Ana akım iktidar medyası bir nevi ölü taklidi yapıyor.

Peki Erzincan İliç’te olanlar neydi. Öncelikle anlıyoruz ki; Kanada-ABD ortaklığındaki Anagold Madencilik ile Çalık Holding’in ortağı olduğu altın madeninden yıllardır bölgede siyanür kullanarak altın madenciliği yapılıyor. Orada yaşanan bu elim hadise daha önce yaşanan ancak çok fazla gündeme gelmeyen bir dizi skandalın devamı niteliğinde. Cumhur İttifakı’nın İBB adayı Murat Kurum’un Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı olduğu dönemde tüm uyarılara rağmen kapasitesi artırılan madene ait ÇED raporunda, toprak kayması riski bulunmadığı belirtilmiş. 2022 yılının haziran ayında siyanür taşıyan boru patlayarak İliç Nehri’ne karışmış. Üstelik, patlamanın ardından ruhsatı iptal edilmeyen şirket, 3 ay sonra yeniden faaliyetlerine başlamış.

Tüm bu yaşananlara devletimizin ilgili birimlerinin yaklaşımı ne olmuş? Kapatmak değil. Tam tersine teşvik edilmiş. Örneğin Anagold Madencilik’in 7,2 milyon dolarlık vergi borcu silinmiş. Yetmemiş firma, 2015’te de 1 milyar 337 bin TL tutarında yatırım teşvik almış. Bu teşvik kapsamında şirkete, gümrük vergisi muafiyeti, 7 yıl boyunca sigorta primi işveren hisse desteği, KDV istisnası, yüzde 90 oranında vergi indirimi, KDV iadesi ve faiz desteği de verilmiş. Bu arada yine kamuoyundan öğrendiğimiz kadarıyla maden, milyar dolarlık cirolara sahip.

Gelelim meselenin başka bir tarafına; çevreye verilen zarara ve altın çıkarılırken tercih edilen siyanür meselesine. Aslında yine öğrendiğimize göre bu yöntem oldukça tehlikeli bir yöntem. Eğer usulüne uygun çalışırsanız bir nebze riski azaltabiliyorsunuz. Ancak bugün görünen manzara pek de usulüne uygun çalışıldığını göstermiyor.

Bölge halkının tepki vermesi diye bir şey söz konusu değil. Çünkü bölgedeki köy muhtarları bile ABD’ye götürülerek bir nevi yemlenmiş. Yine medyadan öğrendiğimize göre bölgedeki muhtarların çocuklarına burslar tahsis edilmiş. Ayrıca madende çalıştırılan işçiler bölge insanı. Sizin anlayacağınız ekmek telaşı ile bölge insanı susturulmuş durumda. Bu sadece maden bölgesini kapsamıyor. Erzincan bile Anagold şirketinin sponsorlukları ve reklamlarıyla kuşatılmış olduğu söyleniyor.

Yukarıda bahsettiğimiz anomiye dönmenin tam zamanı. Ortada apaçık yanlış olan bir şeyler var. Üstelik sadece hukuka ya da kanuna aykırı değil. Ahlaka ve vicdana da aykırı olan bir durumla karşı karşıyayız. Toplumsal normlardan, ahlaktan hatta bireysel ahlaktan kopmuş durumdayız. Bu öyle bir kopuş ki koskoca bir il, onun nüfusu, sivil toplum kuruluşları görmemezlikten geliyor yaşananları.

Erdemleriyle övündüğümüz toplumumuz geçim derdine, ekmek meselesine görmüyor çevreye verilen zararı ya da beraber çalıştığı insanların ölümünü. İşini, statüsünü, makamını kaybetmekten korkuyor.

Bu güzelim, canım ülke. Çaresizliğinden korkularına yenik düşüyor. Küçük menfaatlerin ve çıkarların bayraktarlığını yapıyor.

Yazının girişinde suskunluğun tarihidir Anadolu demiştik. Aslıda söyleyeceğini farklı yollarla söylemesini bilir Anadolu insanı. Mesela türküler çok özel bir ifade alanıdır.

Maden kazasını duyunca aklıma İzzet Altınmeşe’nin meşhur ettiği bir ağıt geldi aklıma: “Maden Dağı Dumandır”

Bu parça bir ağıt olmasına rağmen Altınmeşe oldukça hareketli bir formda soktu hayatımıza türküyü. Yıllar sonra Cengiz Özkan yeniden yorumladı türküyü, üstelik bir ağıt tavrıyla. Dinlemeyenler için her iki yorumu da tavsiye ederim.

Türkünün sözlerine bir kulak verelim:

Maden Dağı dumandır

Yolu dolam dolamdır

Yarim getti gelmedi

Yaş gözüme dolandır

Bu dağın ardı meşe

Gün kalka gölge düşe

Beni yardan ayıran

Evine şivan düşe

Bu dağlar meşe dağlar

Vermiş baş başa dağlar

O yar dönüp gelende

Yol verin aşa dağlar

Bu türkünün üstüne bir şey söylemeye gerek var mı?