Sibel BAY'ın 29 Eylül 2023 tarihli yazısı: Mimari Toplumun Aynasıdır

Mimari, çevremizde bulunan bir kimlik gibidir. Mimarinin tarihselliği vardır. Doğaya baktığımızda mimarinin olmadığını, doğaya mimariyi insanın getirdiğini görürüz. Doğa bizi bazı şeyler yapmaya koşullar. Örneğin sulak bir yerde yaşam sürdürülüyorsa, gereksinimler çerçevesinde yaşamı kolaylaştırmak için köprü inşa edilebilir. Kurak iklimlerde mağaralar, soğuk yerlerde taştan yaşam alanı oluşturmak gibi... Yani insan, içinde bulunduğu koşullara bağlı olarak mimariyi gerçekleştirir. 

Önceden sahip olduğumuz birikimler mimaride etkili rol oynamaktadır. Önceki birikimlerin etkisiyle toplumlar hakkında birtakım bilgilere sahip oluruz.  Yine bu örneklerden mimarinin de bir yorumu olduğunu anlamaktayız. Gelenekler de mimaride etkili bir unsur olarak karşımıza çıkar. Örneğin kilise mimarisinin birtakım özellikleri bağlı olduğu toplumun değerlerine göre şekillenir. Başka bir örnek verilmesi gerekirse Roma mimarisi kubbeli bir tarz benimser. Bizim mimarimizde de bu tarzı görmemiz mümkündür. Toplumlar arası etkileşimin mimari eserlere yansıdığını görürüz. Mandala’nın kaynağının Hint olması, dört yön ve dört elementin bir kubbe (gökyüzü) ile tanımlanmasıyla evrim tasarımı oluşur. Buna karşılık Türk mimarisine geçtiğinde dört element yerine dört halife şeklinde tanımlanmasıyla yorum farklılıklarının meydana geldiğini görmekteyiz. İnsan mimariye başka anlamlar yüklemektedir.

Kilise tasarımları ile cami mimarisinin aynı olmadığı görülür. Özelliklerine bakıldığında şekilsel olarak bir düzen ve düzen arasında da farklılıklar olduğu göze çarpar. Mimari yapılar üzerindeki motifler de bize ait olduğu topluluk hakkında bilgi verir. İnsan başlı kuş, öldükten sonra ruhun uçup gittiğini simgeler. Bu, Selçuklu mimarisinin örneğidir. Toplumlar arasından etkileşim bulunur. Mimari yapılar vasıtasıyla bu etkileşimleri görürüz. Örneğin Osmanlılar Selçuklulardan gelen konik formu reddeder. Bu durumun siyasi sebepleri bulunur.

Anadolu’da birçok inanç anlayışı vardır. 12 Hayvanlı Takvim Uzakdoğu’dan gelir ve mimaride de bu motifleri görürüz. Toplumların sahip olduğu siyasal ve ideolojik etkenler mimariyi etkiler. Toplumlar, bir yeri ele geçirip, mimari yapıların unsurlarını kendilerine göre yorumlayarak değiştirirler. Kilisenin türbeye dönüştürülmesi gibi...

Bir bölgeyi ve kültürü belirleyen mimari eğilimler, dinsel ve siyasi etkenlerle birleştikçe bu etkileşimler o kültürü tanımayı sağlayan işaret sistemlerine dönüşür. Mimarinin toplumların sahip olduğu iklim ve coğrafyaya göre de farklılık gösterdiğini görürüz. Cami örneklerine baktığımızda yaşadığımız coğrafyada üstü açık minare, ülkemiz açısından sıkıntılıdır. Üzerini kapatırken de kullanılan yapının sahip olduğu değerler ve toplum ile etkileşim kurulmuş olur. Kent planlarına bakıldığında toplumlar inanç ve sahip olduğu değerleri kent planlarında yansıtırlar. Şehirlerin kendilerine ait mimari anlayışları bulunur. Mimari ile oluşan bu anlayış şehirlerin kendilerine ait bir dilinin oluşmasına katkı sağlar.

Tüm bunlar bilgiler doğrultusunda mimarlık bir toplumu tanımak için etkili bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.