Tuğba EROĞLU'nun 3 Ağustos 2023 tarihli yazısı: Mizahın Psikanalitik Boyutu ve Sıgmund Freud
Mizah ve insan ruhu arasında önemli bir bağ bulunması nedeniyle mizahın psikanalitik boyutundan da bahsetmek gerekmektedir. Bireyin iç dünyasının bilinçdışına yansıtılması ve ruhsal rahatlamada mizahın önemli bir işlevi vardır. Psikanalizin kurucusu ve bu alanda birçok çalışma yürütmüş olan Sigmund Freud, mizahın bastırılmış, cinsel ve saldırgan ögelerin dışa vurulmasında aktif bir rol oynadığını ifade etmektedir. Duygu ve düşüncelerin gülmeye dönüşümünde mizahın işlevi etkendir.
Psikanalitik yaklaşım çerçevesinde espri ve gülmenin ruhsal boşalma açısından önemli bir fonksiyonu olduğu kabul edilmektedir. Bu kapsamda mizah, bireydeki depresif yönleri törpüleyerek yıkıcı bir etki yaratmakta, depresyon ve kaygı durumlarının yerine olumlu etkiler ortaya koymaktadır.
Freud’a göre esprilerin doğasını ve konumlarını aydınlatma yönünden estetik ve psikoloji literatürünü araştırma olanağı bulan bir kişi, esprilerin, zihinsel yaşamda oynadıkları rol açısından hak ettikleri kadar felsefi ilgi çekmediğini kabul etmek zorunda kalacaktır.
Lipps'e (1898) göre bir espri "tümüyle öznel olan gülünç bir şey"dir. Lipps, espriyi gülünç sınıfı içinde ayırt ettiren özelliği eyleme yani öznenin etkin davranışına bağlamaktadır. Fischer ise onu, düşünce dünyasının örtülü çirkinliği saydığı nesneye bağlar.
Fischer (1889) esprilerle gülüncün ilişkisini, ikisi arasında bir yer alan karikatür yardımıyla açıklamaktadır. Gülünç, bir yönüyle çirkinle ilişkilidir: "Eğer çirkin olan gizli ise, görünür kılınmalı, yalnızca biraz fark ediliyor ya da hiç fark edilmiyorsa öne çıkarılarak apaçık hale getirilmelidir. Böylelikle gün ışığında açık seçik bir biçimde görünebilmektedir. Karikatürün oluşumu da böyledir." Aynı zamanda Fischer, espriyi "oyunsal bir yargı" biçiminde nitelendirmektedir.
Jean Paul, 'Özgürlük, esprileri, espriler de özgürlüğü üretir' biçiminde bir açıklama yapmakta ve “espri yapmanın, yalnızca düşüncelerle oynamak” olduğunu belirtmektedir. Aynı zamanda Jean Paul kısalığın, nüktenin bedeni ve ruhu olduğunu ifade etmektedir.
“Esprili sözün bizde uyandırdığı ve gülünçlük duygusunun üzerinde yer aldığı psikolojik süreç, bir anlam yüklemeden, gerçeği keşfetmeden ve sonuçlar bağdaşmadan bilinçliliğe ya da göreceli yokluk izlenimine geçişten ibarettir.”
Freud, espriler üzerine yapılan çalışmaların, esprileri tümüyle yansıtmadığını savunmaktadır. Farklı belirleyiciler arasında bulunması beklenen bağlantıları (örneğin, bir esprinin kısalığı ile onun oyunsal bir yargılama olması arasında ne ilişki olduğu) hakkında herhangi bir şeyin kavranmadığını belirtmektedir. Dahası, bir esprinin uygun bir espri olması için taşınması gereken belirleyicilerin niteliği ve niceliği konusunda da eksikliklerin olduğunu vurgulamaktadır. Ek olarak esprilerin temel sayılan niteliklerine göre bir sınıflandırmanın yapılmasının gerekliliğini de belirtmektedir.
Freud, ‘’Espriler ve Bilinçdışı ile İlişkileri’’ adlı çalışmasında mizah ile psikoloji arasındaki ilişkiyi ele almaktadır. Freud, çalışmasında esprilerin bilinçdışı ile ilişkisini ortaya koyar ve örnek olaylar çerçevesinde mizahın psikoloji ile ilişkisini somutlamayı amaçlamaktadır. Freud’un temel amacı, gülüncün genel teorisini sunmaktan öte espriyi, gülünç olandan ayırmaktır. Freud’a göre “gülünç, ortaya ansızın değil, kıyaslamanın oluşturduğu haz serbestleşmesi ile aşamalı olarak ortaya çıkar.”
Espri, gülüncün alt türüdür. Bu bağlamda gülünce yönelik söylenenler, espri kapsamında da fayda sağlayacaktır. Freud, kendi dönemine değin yapılmamış olan esprilerin teknikleri üzerine incelemeler yapmıştır. Sözel ve kavramsal esprileri örnekler üzerinden açıklayan Freud, yoğunlaştırma, sözcüğün çoğul kullanımı ve çifte anlamlılık gibi birçok başlıklandırma ile esprileri incelemektedir.
Freud, kimi zaman esprinin kendisinin de bir sonuç olduğunu ve özel bir hedefi olmadığını belirtmektedir. Bu bağlamda ise espriyi kasıtlı ve masum espriler şeklinde ikiye ayırmaktadır. Masum ya da başka bir deyişle kasıtsız espriler, espriye yönelik değerli şeyler ortaya koymakta ve espri sorununu en saf haliyle ele almaktadır. Freud, kasıtlı esprilerin iki amaç içerdiğini söyler: Ya düşmanca (saldırganlık, hiciv ya da savunma amacına hizmet eden) bir espridir ya da açık saçık (teşhir amacına hizmet eden) bir espridir. Freud, genel olarak insan davranışlarını cinsellik ve saldırganlığa indirgediği gibi kasıtlı esprileri de aynı güdü çerçevesinde işlemektedir.
Freud, espriyi tıpkı bir düş işlemi süreci gibi ele alarak düşlerin gizli yönlerinin çözülme süreci mantığı ile ele almaktadır. Freud, düşlerin incelenmesini psişik bir eylem olarak görmekte ve bu anlamda önemli olduğunu dile getirmektedir. Her düşün içerisinde gizli kalmış birtakım motifler yer almaktadır. Bu kapsamda düşlerin yorumlanması ile gizli kalmış motiflerin temellerinin de bulunması kolaylaşacaktır. Freud, düşlerin bilinçdışımızda meydana geldiği gibi esprilerin de aynı biçimde bilinçdışı mesajlar içerdiğini düşünmektedir.
Freud, esprilerin özelliklerini ve etkilerini araştırırken ortaya koyduğu işlevsel tanımlamaların aynı zamanda düş işlemine özgü olduğunu da ortaya koymuştur. Espride, düşteki ile aynı çözümleme yönteminin kullanılması, bireydeki ruhsal süreçlerin ortaya çıkarılmasında önemli bir rol üstlenmektedir.