Elif Aybike Demir'in 14 Şubat 2023 tarihli yazısı: Ne Zaman Uyanacağız?

Herkes bu son bir haftadır millet olarak yaşadığımız kâbus ile ilgili aynı duygular ve temenniler içerisinde. Depremzede yurttaşlarımızın dışında kalanlar olarak hepimiz; yediğimiz yemekten, içtiğimiz sudan, yattığımız yataktan, evimizde ailemizle bir arada olmaktan utanç duyar olduk. Kimimiz maddi gücü yettiğince yaptığı bağışlarla kimimiz yardım toplama merkezlerinde insan zincirlerine dâhil olarak, kimimiz de afet bölgelerine kendilerini atıp elinden ne geliyorsa yapmaya çalışarak, hem afetzedelerimizin yanında olmaya, hem de utanç ve suçluluk duygusunu biraz da olsa bastırmaya çalıştı.

Bu bir haftada kaybettiklerimizin sayısı her güncellendiğinde kahrolduk. Enkazdan sağ çıkartılan her canımız için şükürler ettik, mucizelere tutunduk. Hep birlikte sorguladık “Kader nedir? Tüm bu yaşadıklarımız kader midir?” diye.

Elbette içine düştüğümüz bu afetin boyutunun ne derece büyük olduğunun, dünyanın hiçbir yerinde kolay kolay üstesinden gelinemeyecek derecede bir yıkıcı gücü olduğunun farkındayım ama yine de insan düşünmeden edemiyor. Bütün bunlar gerçekten hiçbir açıdan öngörülemez miydi, hiçbir noktasında hiçbir önlem alınamaz mıydı, gerçekten on binlerce canımızı kaybetmemizi engelleyebilecek hiçbir şey gelmez miydi elden?

Ne zaman uyanacağız bu kâbustan ya da ne zaman uyanacağız başka kâbuslar görmeden bu gafletten? Ne zaman başaracağız vicdanlı insanlar yetiştirmeyi? Ne zaman öğreneceğiz eğitimin her açıdan, her alanda, hayatın her noktasında ne kadar önemli bir husus olduğunu? Ne zaman anlayacağız ‘liyakat’ kavramının ne ifade ettiğini? Ne zaman fark edeceğiz bir canın bu kadar ucuz olmaması gerektiğini? Ne zaman ders çıkartacağız başımıza gelenlerden?

Artık “vay arkadaş, Japonlar çözmüş bu işi” diye öyle göz ucuyla özenmeyi bırakıp, doğru uygulamalara özenmenin ötesinde örnek alıp, test edip uygulamaya koymanın vakti gelip geçmedi mi?

Genç Kızılay yapılanmasında 2 yıl eğitim birimi başkanlığı yapmış biri olarak aylarca afet bilincini ülkemizin gençlerinde geliştirebilmek, farkındalıklarını artırabilmek, bir gün böyle bir durumla karşı karşıya kaldığımızda en azından bir tanesinin hayatını olumlu etkileyebilmiş olmak için verdiğim her eğitimde hiç sıkılmadan anlattığım birkaç şeyi burada da ısrarla aktarmak istiyorum.

Lütfen bir an önce evlerimizdeki tezgâh üzeri dolapların zorunlu olduğu fikrinden vazgeçelim. Dizayn alışkanlıklarımızı acilen değiştirelim. Boyumuzu geçen hiçbir yüksekliğe raflar ya da dolaplar yerleştirmeyelim. Beyaz eşyalarımız dâhil sabitlenmesi gereken bütün eşyalarımızı sabitleyelim (beyaz eşyalarınıza hiçbir zarar vermeden sabitlemenizi sağlayacak profil modellerine yapı marketlerden ulaşabilirsiniz). Kolon ve kirişleri zayıflatacak müdahalelerden kaçınalım. Hiçbir şeyi, dış kapıların ve diğer iç kapıların önlerine devrilip kapıların açılmasına engel olabilecek şekilde yerleştirmeyelim. Afet çantası hazırlamayı hafife almayalım, muhakkak ulaşımı kolay bir yerde devamlı olarak bulunduralım. Mahallemizdeki toplanma alanlarını kesinlikle öğrenelim, bu toplanma alanları dışında aile içinde alternatif bir buluşma noktası belirlemeyi kesinlikle ihmal etmeyelim. Deprem anında ve sonrasında yapılması gerekenleri ciddiyetle öğrenelim. Soğukkanlılığımızı koruma becerimizi geliştirelim.