Elif Aybike DEMİR'in 30 Mayıs 2023 tarihli yazısı: Neden “Suskunluk Sarmalı”nın Parçası Oluruz?

Zaman zaman sizlerin de bilinçli veya bilinçsizce ortaya koymuş olduğunuzu düşündüğüm bir davranıştan bahsedeceğim bu yazıda.

Tuttuğunuz/desteklediğiniz spor kulübünü, arkadaşlık kurmayı reddettiğiniz birini, sempati duyduğunuz siyasal partiyi (ya da siyasi bir ismi) ve diğer herhangi sosyal eğilimleriniz ile çevrenizdeki kişilerin geneliyle ortak fikirlere sahip olduğunuzu varsaydığınız tüm şeyleri düşününüz. Sizce bütün bu kabullerinizin ne kadarı gerçekten size ait? Ne kadarı aslında gerçekten sizin fikir yapınıza uygun? Ne kadarı için "Evet genel kanıdan bağımsız olarak bunu seviyorum/destekliyorum/düşünüyorum" diyebiliyorsunuz? Bunların dışında bir de eğer tamamıyla size ait olmadığını düşündükleriniz varsa, neden "yine de" seçiminizi onlardan yana yaptığınıza bakınız.

İnsanların, azınlık içerisinde yer aldıklarını hissettikleri zamanlarda fikirlerini özgürce ifade etmekten geri durmalarının sebebi üzerine çalışan sosyolog ve aynı zamanda bir siyaset bilimci de olan Elisabeth Noelle-Neumann, bu durumu "Suskunluk Sarmalı Modeli (Spiral of Silence)" olarak aktarmıştır. Suskunluk sarmalının dayandırıldığı temel varsayımlar şu şekilde açıklanabilir; hangi fikirlerin çoğunluk tarafından kuvvetli bir biçimde tutulduğu, hangi fikirlerin kendine daha az taraftar bulabildiği bireylerce gözlemlenir. Egemen olan, kamuoyundaki belirleyici olma rolünü üstlenir. Kendi fikirlerinin, inançlarının ve savunularının egemen kamuoyuyla örtüştüğü kabulü ile insanlar bu tarz durumlarda kendilerini açıkça ifade etme davranışı sergiler, çünkü burayı (egemen fikri) güvenli alan olarak görürler. Fakat bunun tersi olur ve azınlık kısımda bulunduklarını düşünürlerse, o zaman kendilerini bastırarak fikir beyanından kaçınırlar. Bu bastırma ve asıl savunuyu ifade etmeme davranışının altında; bireylerin içinde bulundukları toplumdan/topluluktan dışlanma, alay edilme ve sosyal izolasyona mecbur bırakılma korkuları yatar.

Neumann'a göre, kitle iletişim araçlarının bazı toplulukları susturabilmesi, bazı toplulukları konuşmaya, katılmaya ve özgür ifadeye cesaretlendirmesi gibi bir rolü vardır. Neumann, sarmalın sürekli değişim hâlinde olan sosyopsikolojik bir dinamizmi bulunduğunu ve insanların da içinde yer aldıkları toplumlardaki değişimin takibinde olarak bunlara ayak uydurmaya çalıştıklarını fark etmiştir. Noelle-Neumann'a göre, kişiler popüleriteden düşen görüşleri terk ederek yükseliş gösteren görüşlere yönelir. Bu eğilimin altında da yine egemen olanla ortak noktada bulunma dürtüsü ve kendini bir parçası olarak gördüğü grupta kabul görmeme, çember dışında bırakılma, yalnızlaştırılma tedirginliği bulunur.

Elisabeth Noelle-Neumann, kitle iletişim araçlarının bireyler üzerinde etkin rol oynamasının, 3 ayrı başlıktan oluştuğunu söylemiştir. Bunlar; şekillendirme, pekiştirme ve belirtmedir. Neumann, şekillendirmeyi, "genelgeçer düşüncelerin neler olduğu yönünde toplum üzerinde oluşturulan etkileri kitle iletişim araçlarının şekillendirdiği" açıklaması ile aktarmıştır. Pekiştirme durumu, yaygınlaşmakta olan düşüncelerin neler olduğu ile ilgili izlenimlerin pekiştirilmesini; belirtme kavramı ise bireylerin toplum içinde hangi düşüncelerini, kendilerini bastırmalarına gerek olmadan açıklayabileceklerinin belirtilmesini kapsamaktadır.