Elif Aybike DEMİR'in 2 Mayıs 2023 tarihli yazısı: Nedir Bu "Resilience"?
İnsanlar, hayatlarının olağan akışı içerisinde karşılaştıkları olumlu ve/veya olumsuz bazı olaylar ya da durumlar karşısında standart duygu durumundan dereceli mutluluklara veyahut mutsuzluklara, endişelere, kaygılara geçiş yapabilir. Hepimizin bildiği gibi herhangi bir duygu, sürekli ve kalıcı değildir. Zihinlerimiz, bedensel ve ruhsal sağlığınızın devamlılığını sağlayabilmek için birtakım etkiler sonucu ortaya çıkan mutlulukları/mutsuzlukları yeterince yaşadığımıza kanaat getirdiği noktada tekrar duygularımızı standart seviyeye çekmeye, nötralize etmeye çalışır. İşte beynimizin gerçekleştirdiği bu işe psikoloji "resilience" adını vermiştir.
Resilience, neyi ifade ettiği daha iyi anlaşılabilsin diye dilimizde "psikolojik dayanıklılık, duygusal dayanıklılık, duygusal istikrar" kavramları ile aktarılmaya çalışılmaktadır. Kelime, Latincede "geri zıplama" anlamına gelen "resilire"dan türetilmiş ve "esneklik" olgusunu karşılamak için "resilience" şeklinde kullanılmıştır. Buradaki esneklik ile anlatılmak istenen, zihinlerimizin tıpkı elastik bir materyal gibi dış etkenler sonucu kendisini tekrar eski hâline getirebiliyor olması durumudur. Peki beyinlerimiz zaten bu işlemi gerçekleştiriyorsa neden psikoloji alanı bu konu ile ilgili inceleme yapma gereği duymuştur?
Sinirbilimcilerin anlattıklarına göre insan beyninin aşırı gelişmiş ön beyin yapısının özel bir bölgesi, duygusal sistem üzerinde frenleyici ve düzenleyici bir kontrol mekanizmasına sahiptir. Bu bölge, beynimizin ön-sol üst tarafında yer alır. Beyindeki bu kısmın işlevlerinden biri, meydana gelen aşırı/uç duygu durumlarında kendisini göstererek yaşanan coşkunluğu yavaşlatıp en sağlıklı düzeyde tutmaya çalışmasıyla fazla basit şeylerde bile mutluluktan delirmememiz ya da aksi bir hâlde en ufak üzüntüde canımızdan vazgeçmememiz adına kontrol sağlamasıdır. Bu sistem, akış dışı duyguları yaşamımızı engellemez, sistemin yaptığı şey "zihinsel yapımızı normale çevirmektir." Bunu başaramayan (normale dönemeyen) bireyler, özellikle kötü/negatif olaylarla karşılaşan kişiler, yaşadıkları hadiseleri uzun zaman dilimleri içinde atlatamadıklarında, dışarıdan profesyonel bir destek de almıyorlarsa depresyona girebiliyor, tükenmişlik sendromunun pençesine düşebiliyor veya farklı psikolojik sorunlarla baş etmek durumunda kalabiliyorlar. Pozitif psikoloji alanı buna "resilience yetmezliği", başka bir deyişle "duygusal dayanıklılığın/istikrarın kaybı" adını veriyor.
Herkesin "en basit hâliyle" bildiği üzere beynimiz, birtakım devrelerin birtakım sinyalleri iletmesi şeklinde çalışır ve yine herkesin bildiği gibi kullanılmayan beyin fonksiyonları zamanla zayıflar, işlevini yitirir. Bireylerde duygusal istikrarı sağlayacak olan devreler yıllar içerisinde yeterince kullanılmazsa ve ona görevi unutturulursa; uzun süreli dikkat dağınıklıkları, bir türlü atlatılamayan hisler "normale dönmeyi" geciktirir ve kişiyi psikolojik rahatsızlıklara sürükler. Çeşitli psikolojik bunalımlarla boğuşmayı önlemenin, ön-sol üst beyinin olması gerektiği gibi çalışmasının temel adımı; erken yaşlarda hayatımızdaki olumlu/olumsuz dalgalanmalarla yüzleşmek, onlara karşı mücadele vermek ve ne şekilde üstesinden gelinebileceğinin yollarını bulmaktır.
Gelişim Psikoloğu Prof. Emmy Werner, 1955'te Hawai'nin Kauai Adası'ndaki 700'e yakın bebeğin, 40 yıl boyunca takip edildiği bir çalışma başlatmıştır. Çalışmanın inceleme konusu; bazı insanların zorluklar karşısında nasıl yıkılmadığı ya da nasıl yeniden ayağa kalkabildiğidir. Araştırma sonucunda bu 700 kişinin üçte birinin diğerlerinden ayrıştığı görülmüştür. Bu kesim, yaşadıkları zor hayat koşullarına rağmen sağlıklı, başarılı, üretken ve çoğunlukla normal duygu durumundadır. Çalışmayla birlikte normal duygu sürecinin 7 başlığı şöyle şekillenmiştir; kabul, gerçekçi iyimserlik, etki edebilme inancı, sorumluluk alma, bağlantılardan yararlanma, çözüm odaklılık ve gelecek odaklılık. Bu 7 beceri, çocukluk döneminde edinilmeye başlanır ya da tam tersi olarak çocukluk döneminde edinilememiştir.
Bugün duygusal istikrar kaybının en sık karşılaşıldığı kişiler; modern dünyada el bebek gül bebek büyütülen, yetiştirilme süreçlerinde mümkün olduğunca imkânların önlerine serildiği ve bu yüzden üstesinden gelmeleri gereken farklı durumlarla karşılaşmadıklarından dolayı bu 7 beceriyi edinememiş kişilerdir.