R. Bülend KIRMACI'nın 21 Haziran 2024 tarihli yazısı: Önce Eğitim Sonra Ekmekler Bozuldu!
Ülkemizde eğitim sistemi kadar çok değişikliğe uğrayan başka bir sistem yoktur.
Arkada kalan yıllarda neredeyse her bakan değişiminde, eğitim düzeni de değişmiştir.
Ortalama olarak on iki yıl ilk, orta ve lise sürecinde eğitim gören bir öğrenci için yükseköğrenim çağına gelene kadar bile sistem, üç ya da dört kez değişikliğe uğramıştır.
Benzer bir yap-boz üniversite öğrenimi sürecinde de yaşanmış, iki vize bir final, gerekirse ikmal ile yürüyen sistemde süreklilik ve istikrar sağlanamamıştır.
Bu kaos, eğitim kurumlarını ve eğitimin yönetimini de etkilemiş, müfredat üzerine varıncaya kadar ciddi tartışmalar yaşanmıştır.
Ezberci, yarışmacı, elemeci ve her şeyden önce çağdaşlıktan giderek uzaklaşan eğitim sistemi, istihdam ve rekabet açısından da yüz güldüren noktadan uzaklaşmıştır.
Özellikle 2010 yılından sonra ilk ve ortaokulların yapısı 4+4+4 düzeniyle değişime uğramış ve yetersiz devlet okulları üzerinden eğitim özelciliğe açılmıştır.
O arada yurt ve barınma sorunları çözülememiş, "andımız" ile uğraşılırken, kimi organize siyasi tarikatlar, öğrenci "avında" etkinleşmiştir...
Köy ihmal edilmiş, öğretmenin sorunları kronik hale gelmiştir.
Nihayet eğitim düzenimiz irtifa kaybetmekten küme düşer aşamaya erişmiştir!
Bugün uluslararası eğitim standartlarını ölçen hiç bir raporda üst sıralarda değiliz.
Öte yandan gençlerimiz umutlu, çocuklarımız mutlu değiller!
Evet eğitim bozulmuş ve arkasından da ekmekler bozulmuştur.
Çünkü ekmeği üretecek ve hakça bölüştürecek olan iyi eğitimli bir toplum yapısıdır.
İçinde bulunduğumuz ve her dört gençten birinin hiç bir mesleki becerisi olmayan ortamda, ekmeğimizi güvenle pişirmemiz ne kadar mümkündür?
Yalnız okulda da değil ailede de yeterli eğitim alamayan insanlarla uygarlık yolunda yürümek ne denli olasıdır?
Her gün yaşadığımız, medyada tanık olduğumuz ahlaki yozlaşmanın arka planında işte bu eğitim eksikliği yatmaktadır.
Artık nicedir ekmekler hileli, gramajı eksik veya giderek pahalı hale gelmektedir.
Bu tablo son kullanma tarihi geçmiş politikaların eseridir.
Oysa toplum her alanda kalkınma ve eşitlikçi, adil, hakça bir eğitim sistemi ile vatandaş olarak üretim ve tüketim süreçlerinde kendisini koruyan bir düzen istemektedir.
Eğitim sağlam olursa, eğitim çağdaş olursa, eğitim halkçı olursa; ekmekler de büyür, hakça bölüşülür, sofralar tertemiz ve güvenle kurulur.
O nedenle ne kadar eğitim o kadar ekmek demek doğrudur.
Doğrudur ve ama, bu uğurda emek vermek de hepimizin yurttaşlık borcudur...