Nesrin YARIM ÖZOĞLU'nun 12 Ocak 2024 tarihli yazısı: Plastik İçiyoruz
Dünyanın en büyük sorunları arasında önlenemeyen bilinçsiz plastik kullanımı bulunuyor. Zararları senelerdir anlatılsa da bu meselede tam anlamıyla bilinçlendiğimizi düşünmüyorum. Dünyaya resmen plastik yağmuru yağıyor ve bunu, bile isteye biz, insanoğlu yapıyor. Doğada geri dönüşmeyen bu maddenin kullanımı ile yediğimiz, içtiğimiz her üründen zehirleniyoruz. Kendi ellerimizle doğayı katlediyoruz. Plastik sorununu çözemiyoruz.
Son yıllarda gelişen çevre bilinciyle plastik atıkları doğaya atma alışkanlığı bir nebze azalmış olsa da bazıları hâlâ bu konuya dikkat etmiyor. Doğaya atılan plastiğin çözünmesi yüzyılları alıyor. Plastik atıkların ve çevreye olan etkileri korkunç boyutta. Dünya Ekonomik Forumu'nun verilerine göre de her yıl ortalama 8 milyon ton plastik, okyanus sularına karışıyor. Bu durumun devam etmesi hâlinde 2025'e kadar her 3 ton balığa karşılık 1 ton plastik olacağı, 2050 yılında ise deniz ve okyanuslardaki plastik miktarının, deniz canlılarını geçeceği öngörülüyor. Yunuslar, balinalar ve su kuşları, doğada yok olması onlarca yıl alan plastik parçalarını yiyecek sanıp tüketiyor. Plastik kirliliği, çöpleri gıda zanneden deniz canlılarının boğulmasına ya da plastik parçalara takılarak ölümü beklemesine yol açıyor. Denizlerdeki güncel plastik atık miktarının 150 milyon ton olduğu düşünülüyor. Bu rakamlara göre, denizlere her saniye bir çöp arabasının taşıyacağı kadar plastik atık bırakılıyor.
Dünya genelinde her yıl 300 milyon ton plastik üretiliyor. Bu rakamın önemli bir kısmı da denize atılıyor. Plastik son derece kullanışlı bir madde olsa da genellikle tek kullanımlık tüketim amaçlı üretildiği için neredeyse üretilen plastiğin yarısı çöp sınıfına giriyor. Plastik yalnızca doğaya ve denizlere zarar vermiyor, aynı zamanda canlı yaşamını da tehdit ediyor. Plastik sebebiyle olumsuz etkilenen canlı türü sayısının 400 olduğu düşünülüyor. Bu türlerden birisi de biziz.
Dünya genelinde şu an için geri dönüşüme giren atık plastiğin oranı yüzde 9. Üretilen plastiğin büyük bir çoğunluğu biyolojik olarak ayrışmıyor ve doğada çözünme süreci 400 yıldan daha uzun bir zaman alıyor. 400 yılın sonunda bile tam anlamıyla çözünmüyor. Yalnızca küçük, küçük ve daha küçük parçalara ayrışıyor. Fakat su şişesi gibi katı plastiklerin geri dönüşümle kazandırılabildiğini biliyorduk. Onların da çok büyük tehlike arz ettiği, bir şişe suyun kansere neden olabilecek nanoplastik içerdiğini öğrendik. Meğer elimizdeki sular tehlike saçıyormuş. Meğer biz plastik içiyormuşuz.
Şişelenmiş sudaki plastik parçalarının miktarının daha önce keşfedilenden yaklaşık 10-100 kat daha fazla olduğu kaydedildi. Araştırmacılar, Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan bir çalışmada, ortalama bir litre şişelenmiş suyun yaklaşık 240 bin tespit edilebilir plastik parça içerdiğini yazdı.
Dünya çapında bu plastik sorununa bir çözüm bulanamadı. Bu konuda bir şeyler yapılmaya çalışılıyor ama yetersiz. Bir an önce gerekli şekilde bilinçlenmezsek plastikler bizi yutacak. Yok olacağız.