Sibel BAY'ın 18 Ağustos 2023 tarihli yazısı: Sine- Göz Kavramına “Film Kameralı Adam” ile Bakmak
“Ben sinema – gözüm. Ben mekanik gözüm. Ben bir makineyim: dünyayı sadece görebildiğim kadar gösteririm. Sinema, hayatı olduğu gibi vermelidir. Sinemada senaryo, diyalog, yapay oyuncu ve yapay dekorlara yer yoktur! Sinemayı, edebiyat ve tiyatronun gölgesinden, yapmacıklığından kurtarmak gerekir!”
Sine-Göz, insan gözünün görebileceğinden çok daha fazlasını görebilmeye yarayan bir aygıt olarak yalnızca kameranın yakalayabileceği görüntülerin gerçekliğidir. Sine- Göz gerçekliğin saptanabilmesi için bir amaç değil, araçtır.
Dziga Vertov’ a göre filmin konusu gerçekliğin uydurmaca bir çarpıtılması değil, gerçekliğin ta kendisi ise anlatılmaya değerdir. Bu yüzden senaryo kavramı tamamıyla sinemadan atılmalıdır. Kamera, insan gözü temel alınarak oluşturulmuş bir araçtır ve bu sebepten ötürü kamerayı, insan gözü gibi gerçek olayları, gerçek zamanda ve gerçek insanlar ile görüntülemek için kullanmak en doğru olanıdır. Sinemanın işlevi gerçekliğin yansıtılmasıdır. Filmin gerçeğinin yansıtılması da sahnelenmemiş şekilde çekilen, habersiz ya da gizli bir şekilde kameraya yakalanmış karelerle mümkün olmaktadır. Sine-göz hareketinin amacı da bu şekilde gerçekleşmektedir.
Sessiz bir film olan Film Kameralı Adam’ın açılış sahnelerinden biri olan "orkestra sahnesi "ile filmde müziği duymaya başlarız. Ardından kamera şehrin sokaklarını yansıtmaya başlar. Güneş henüz doğmamıştır. Kamera aracılığı ile kente hâkim olan sessizliği simgeleyen bazı sahneler gösterilmeye başlanır. Sokaklarda uyuyan evsizler, boş bank, ıssız sokaklar, cansız mankenler, henüz işe gitmeye hazırlanan insanlar… Kısacası uyumakta olan şehrin kesitlerine yer verilmektedir.
Kamerası ile yola çıkan adamla beraber şehirde de hareket başlamaktadır. Yani kameranın ortaya çıkışıyla birlikte şehir de gözlerini açmıştır. İşe gitmek için uyanan kızın hazırlığı ile uyanan şehrin hazırlığı birbirine paralel bir biçimde ilerlemektedir. İş saatinin başlamasıyla birlikte sokakların kalabalıklaşması, şehrin sessiz halinin yerini de gürültüye bırakması görülmektedir. İş günü ile birlikte kaos da başlar. Durmadan çalışan işçiler, sürekli yukarı aşağı hareket eden asansör, kapanıp açılan kapılar, ilerleyen araçlarla kentteki karmaşa ifade edilmektedir. Öte yandan ölüm, düğün, doğum, boşanma, yaralanma sahneleriyle kentin her türlü durumu ve gerçekliği barındırıyor oluşu görülmektedir. Kamerayı çeken bir kamera oluşu yani kamera içindeki kamera, gerçeği gösteren gerçeklik olarak dikkat çekmektedir. Filmin sonlarına doğru çalışma vaktinin son buluşu çarklıların durmasıyla gösterilmekte ve bu andan itibaren kaos ortamının yerine yeniden sakinleşen hayat görülmektedir.
Özetle filmde, şehrin gün doğumundan batımına kadar geçen süre içerisinde yaşanılanları tüm gerçekliğiyle ele almakla beraber, işçi sınıfının çalışma ve sonrasındaki sosyal ortam ve etkinlikleri, insanlar arasındaki yaşayış farklılıkları, şehrin karmaşık yapısı kameranın vasıtasıyla birlikte tüm boyutları ve gerçekliğiyle yansıtılmaktadır.