Sibel BAY'ın 3 Ekim 2023 tarihli yazısı: Sinemada Eril Söylem: Dogville
Yönetmenliğini Lars von Trier’ın üstlendiği 2003 yapımı film, insanlık suçları, menfaatleri ve zaafları üzerine yoğunlaşır. Amerika’nın hafızalardan silinmiş kasabası “Dogville”de geçen film, tiyatronun edebiyatla buluşmasını yansıtan farklı bir sinematik anlatıma sahiptir. Tiyatro dekoru tarzında oluşturulan mekânlar toplumda gizlenmeye çalışılan yanlışlıkların aslında ne denli uluorta hale geldiğini gözler önüne sermektedir.
Filmde, güzel bir kadın olan Grace’in mafyadan kaçışı ve barınmak için sığındığı köyde yaşadıkları anlatılır. İyi niyetli, idealist, yardımsever biri olan Grace, dünyanın daha iyi bir yer olacağına inanır ve bu uğurda insanların değişebileceğini düşünerek herkese haddinden fazla toleranslı davranır, şans verir. Başlangıçta Grace’i köylerine yıllar sonra gelen yeni bir yüz olarak değerlendiren ve buna uygun misafirhane bir yaklaşım sergileyen Dogville halkı; zamanla onu bir tehdit unsuru olarak görür ve gitmesi için her türlü zorluk, işkence ve insanlık dışı muameleyi uygular.
Korkularını ve zaaflarını arzularına dönüştüren Dogville sakinleri, Grace üzerinde uyguladıkları zalimce tavırlarla ahlak, etik, doğru- yanlış kavramlarının film aracılığıyla bir kez daha sorgulanmasını sağlar. Öyle ki, Grace üzerinden insanlığın değişebileceğine olan iyimser bakış, Grace ile birlikte seyircide de değişime uğrar ve Grace’in babası olduğunu sonradan öğrendiğimiz mafya liderinin değer yargıları ile bütünlük kazanarak kötümser bir hale dönüşür.
Filmin birinci, ikinci ve üçüncü bölümleri, kasabalının Grace’i tanıması, kabullenmesi, kalıp kalamayacağı konusunu kendi aralarında netleştirmeye çalışmalarıyla geçer. Bu arada Grace de kendini kasabalıya kabullendirmek için sık sık içlerine girer, onlara yardımcı olmaya çalışır, bir işe yarayabileceğini gösterebilmek adına her türlü girişkenliği gösterir. Gözleri görmeyen McKay’in gözleri olur, Vera’yla dertleşir, Bill’e ders çalıştırır, Martha’ ya piyano çalmayı öğretir, Tom’un babası ihtiyar doktoru gayet sağlıklı olduğuna iknaya çalışır. Yani tüm gününü Dogville halkını, kendisini kabul ettikleri için memnun etme çabasıyla geçirir.
Grace’in bir şeylerden kaçtığını zaten tahmin etmekte olan kasaba halkı, batı yakasındaki banka soygunları sebebiyle arandığını ve “Aranıyor İlanları” nın kasaba şerifi tarafından kasabanın her yerine asıldığını görünce endişeye ve korkuya kapılırlar ve Grace’e karşı nazik tutumlarında bu dakikadan sonra ciddi değişimler gözlenir. Çünkü davetsiz misafir hem yabancı, hem suçlu hem de kadındır. Erkeklik, kazanılan ve sürekli kaybedilme korkusunu sürdüren bir statüdür. Toplumsal yapı içinde erkeğin erkekliğini ispatlaması yeterli değildir. Çünkü sürekli bir kaybetme korkusu söz konusudur. Kadının sürekli denetlenip, erkeğin ise erkekliğini sürekli ortaya koymasını isteyen kültürlerde amaç kadının erkek karşısındaki insanlığını çarpıtıp, zayıflatmaktır.
Kasabalı için Grace’in kasabada bulunuyor olması, misafirlikten öte bir bedele dönüşmüştür. Yani bir suçtan ötürü aranan birini saklamak risk ise, ondan her türlü faydalanmak da haktır. Tom bu durumu Grace’e şu şekilde ifade eder; “Bu işi dengelememiz gerekiyor, kasabalı bedel istiyor”. Ataerkil toplum yapısında kadına yönelik biçilen roller, Sinema da farklı gerekçelerle sık sık ele alınmaktadır. Grace kasabalının taleplerini yerine getirirse kalabilir, aksi halde teslim edilir.
İnsanlık dışı muameleler yalnızca erkeklerden değil kadınlardan da gelecektir. Ginger’in evinde temizlik yaparken yanlışlıkla bardağı kırması büyük sorun haline gelecek ve evin hanımı tarafından acımasızca eleştirilecektir. Olivea karakteri, sakat kızının altını her defasında Grace’e değiştirtirken; Martha merdivenlerini yıkatır. Yani artık herkesin günlük rutini olan işleri Grace’in mecburiyetleri halini alır. Öyle ki Grace’in tüm içtenliği ile ders verdiği çocuklar bile ona cephe alır.
Kadının kadına olan bu tavrı, kadının doğasının kirli ve sakat olduğu, erkeğin kadından daha iyi yaratıldığı türündeki erkek tahakkümü altında şekillenen mitlere ve dini metinlere dayanmaktadır. Dünya mitolojilerinde kadını incelediğimizde kötücül dişiler olarak nitelendirilen dişi kahramanların kötücül yanlarının genellikle bir lanet sonucunda meydana geldiği görülmektedir. Bu lanetlerin nedeni erkek kahramanlar olup her nedense lanetleyen ve cezalandıran genellikle kadınlardır.
Filmdeki esas çarpıcılığı ise kasaba erkeklerinin Grace üzerinde tüm arzularını gerçekleştirmeyi kendilerinde hak görmeleriyle başlar. Hegemonik erkekliğin en sınır tanımaz örnekleri bu filmde açıkça kendini hissettirir. Çünkü Grace bir suçludur, yakalanma riski ile karşı karşıyadır, üstelik bulana ödül vaat edilmektedir. Öyleyse bu denli zorunlulukları ve muhtaçlığı olan birine yapılacak her tür eylem haktır. Sesini çıkaramaz, karşı gelemez, aksi halde kasabadan kovulur, yetkililere teslim edilir. Bu bakış açısıyla kendisi ile elma toplamaya gelen Grace’den faydalanmak isteyen Chuck; bu amacına evindeyken ulaşır. Evini toplamak için gelen Grace’e zorla ve tehditle tecavüz ederek uzun süredir düşündüğü arzusuna ulaşır. Bu durumun karısı tarafından öğrenilmesiyle ise Grace’i suçlar.
Grace’in maruz kaldığı tacizler bununla da bitmez. Gözleri görmeyen McKay’ de aynı amaçtadır. Tek niyeti kendisine yardımcı olmak olan Grace’in bacağına elini koyma alışkanlığını gün geçtikçe sıklaştırır.
Tüm bu baskılar, taciz ve tecavüzler dayanılmaz hale gelince Grace Dogville’den kaçmak ister. Bu konuda Dogville’de tek araç sahibi olan taşımacılık işi yapan Ben’den yardım ister. Ona para teklif eder ve kendisini Dogville’den çıkarmasını söyler. Para düşkünü olan Ben bu teklifi kabul eder ancak o bile yolculuk halindeyken aracı yolun kenarına çeker ve Grace’e tecavüz eder. Dogville erkeklerinin yarış haline girercesine Grace’ten faydalanma isteği, erkeklerin diğer erkekler karşısında kendini ispatlaması olarak görülen erkeklik; cinsiyetçiliğin temel bir dayanağıdır.
Grace’in kaçma girişimi kasabalının tepkisine neden olacaktır. Bir daha tekrarlanmaması için üretilen çözüm ise Grace’in boynundan ve ayaklarından zincire vurulmasıdır. Pek çok filmde rastladığımız sorun yaratan, pasif karakterler olarak yansıtılan kadınların cezalandırılması bu filmde de karşımıza çıkmaktadır. Rolünün dışına çıkan kadın erkek şiddetine maruz kalabilir. Bu yüzden kadın yaptığı bütün davranışların hesabını vermekle yükümlüdür.
Sonuç olarak filmde suçlarının affedilmesi gerekip gerekmediği masaya yatırılmaktadır. Bu yönüyle idealizme de vurgu yapan film; idealizmin peşinden koşmanın faydasız olduğunu savunur. Filmde adalet yine erkekler sayesinde yerini bulur. Erkekliğin yüceltildiği, sınırsız cesaret, hırs ve intikam duygusu ile hayat bulduğu, farklı tekniklerle ele alınan geleneksel anlatı yapı film ile ortaya sunulur.